
Arkadaşlarla bir hafta sonu bizim evde buluşma ayarladık. Sokağa çıkamadığımızdan dolayı evde zaman geçirmek istedik. Herkes bir fikirle gelmişti. Bir arkadaşım kutu oyunu getirmişti. Oyunun adı “Monopoly.” Oyunun amacı şu; banka sana hayatta kalabilmen için bir miktar para veriyor ve sen de akıllı bir şekilde paranı harcayarak sermayeni arttırıyorsun. Çeşitli gayrimenkuller alıyorsun ve diğer oyuncular senin mülkünden geçtikçe sana para ödüyorlar. Oyundaki amacın, rakiplerini yok etmek ve en büyük kapitalist olmak. Tabi oyunda paranı hastane masrafları, vergiler, trafik cezaları gibi şeylere de harcayabiliyorsun, bu da senin yükselmene engel oluyor ve bir alt sınıfta kalıyorsun. Banka hemen senin kaybetmene izin vermiyor. Oyun tahtasında her bir tam tur attığında sana para veriyor. Ama tabi dikkatli zar atmalısın çünkü 2 adım sonra verdiği parayı devlet gelir vergisinden geri alıyor. Oyun herkesin iflas etmesi ve tek bir kişinin yükselmesi sonucunda bitiyor. Yani büyük sermaye küçükleri yutuyor ve geriye bir tekel kalıyor.
Bu oyun sizce de gerçek hayata benzemiyor mu? Biz oyunu oynarken “demek ki kapitalistler böyle zengin oluyor” diye düşündük. Her insan daha iyi bir yaşam sürmek için çalışıyor, çabalıyor. Bankalar bize yardımcı oluyormuş gibi gözüküyorlar ama verdikleri parayı 2 adım sonra geri alıyorlar. Aynı oyunda olduğu gibi gerçek hayatta da kimileri yükseldikçe, kimileri batmaya başlıyor. Kimileri ev diktikçe zengin olurken, kimileri o evlere kira ödemekten “bir sonraki tura hayatta kalır mıyım?” diye düşünüyor.
Bizler hayatın oyun tahtasında olduğu gibi kolay olmadığını biliyoruz. Krizle birlikte büyük patronların serveti katlanarak arttı. Devlet patronlara teşvikler verdi, vergi borçlarını sildi. İşçiler ise ücretsiz izinlere, işsizliğe, daha fazla vergiye ve zamlara mahkûm edildi. Özellikle biz gençler bu süreçten fazlasıyla nasibimizi aldık. Bizlere “siz de Musk, Zuckerberg, Bezos gibi sayılı dünya zenginlerinden olabilirsiniz” mesajı vererek bilincimizi bulandırmaya çalışıyorlar. Tabi biz bu masallara aldanmıyoruz. İşçi olacağımızın, sınıfımızın ve tarafımızın farkındayız. Çünkü beslendiğimiz kaynak örgütlülüğümüz. UİD-DER’in sitesindeki yazılar, mektuplar, deneyimler biz gençlere ışık tutuyor. Bu zorlu ve kasvetli dönemin ilanihaye sürmeyeceğini öğretiyor. Tarihten dersler gözümüzün önüne seriliyor. İşte bu yüzden umutluyuz; bir gün işçiler hep birlikte kapitalizmin oyununu bozacak!