
2020, patronlar ve yönetenler için zenginliklerine zenginlik kattıkları, işçilerin alın terini, emeğini arsızca, hoyratça sömürdükleri bir yıl oldu. İşsizlik, ekonomik kriz, hayat pahalılığı, iş kazaları, hak gaspları, yasaklar, intiharlar. Pandemiyi bahane edip krizin üstünü örtüp, işçi sınıfına amansızca saldırdılar. Hangi partiye oy verirse versin, işçilerin hepsi bu saldırılardan üstüne düşeni fazlaca aldı. Sokak röportajlarında, internet üzerinden paylaşım yapan sitelerde emekçiler mikrofonu eline alınca bırakmıyor. Kimisi yönetenlerden, kimisi muhalefetten dert yanıyor.
Var olan düzen, yönetenler ve patronlar sürekli zihnimizi karıştıracak araçlarla, yürüttükleri propagandalarla bizleri birbirimizden uzaklaştırıp yalnızlaştırıyor. Adeta bu yaşanan sadece bizim derdimizmiş gibi dertlenmemizi, bireysel olarak sadece şikayetlenmemizi istiyorlar. Bugün yaşadığımız tüm saldırılar topyekûn işçi sınıfına yapılıyor ve arkası kesilmiyor. Tüm bunların suçlusu patronlar sınıfı, yönetenler ve sömürü düzenidir. Alın terimizi çalanlar, üç kuruşumuza göz dikenler, kursağımızdan geçen kuru ekmeğe şükredin diyenler, saraylarda yaşayanlardır. Kardeşler elimize bir avuç tuz alıp bir su bardağının içine boşaltalım, o suyu içemeyiz acı gelir ve tadından şikâyet ederiz. Ama bir avuç tuzu bir göle atıp sonra gölden suyun tadına baktığımızda, içimiz ferahlar. Umutsuzluk ve karamsarlıklarımızı, şikâyetlerimizi bir bardak tuzlu suda bırakalım. Kalbimizi bir göl gibi genişletip ferahlatalım, sınıfımızın çıkarları üzerinden mücadelemizi büyültelim. Bu çarkı bozuk düzeni alt üst edelim. İşçiler bunu yapacak gücünün olduğunu defalarca göstermiştir. Yeter ki örgütlenelim ve tarafımızı doğru seçelim. Bizler, UİD-DER’li işçiler şunu çok iyi biliyoruz ki, emekçiler bitti demeden bitmeyecek bu kavga. Sonunda kazanan işçi sınıfı olacak. Şairin dediği gibi,
Bitmedi daha sürüyor o kavga ve sürecek, yeryüzü aşkın yüzü oluncaya dek!