
Derneğimizin 1 Mayıs selamlarını iletmek üzere sevdiğim eski bir arkadaşıma uğramıştım. Emekli bir işçi olan babası Mehmet Amca da evdeydi. Çok okul okumamış ama çok kitap okumuş bilge ve hoş sohbet bir insan. Türkiye gündeminde ne varsa konuşmaya başladık. Mehmet Amca’dan pek çok hikâyeler, fıkralar dinledik keyifle. Konu, Türkiye’de artık hiçbir yolsuzluğun, hırsızlığın, ahlâksızlığın hesabının sorulamaz hâle gelmesi olunca Mehmet Amca başladı bir fıkra daha anlatmaya…
Bezirgânın biri tenekelerin içini manda dışkısıyla doldurmuş. Üstlerine de biraz yağ eklemiş. Yüklenmiş tenekeleri, çıkmış pazara. “Yağ satarım da yağ satarım… Yağ satarım da yağ satarım…” Ahaliden biri gelmiş bir teneke yağ satın almak istemiş. Alırken tenekenin içine parmağını daldırmak isteyince bezirgân “hooop” demiş. “Yağı kurcalama!” Müşteri “neden?” diye sorunca “olmaz öyle, yağı kurcalarsan boku çıkar” demiş. Müşteri ödemiş parasını, yağı kurcalayamadan almış tenekeyi gitmiş.
Gel zaman git zaman bizim üçkâğıtçı bezirgân yine çıkmış pazara… “Yağ satarım da yağ satarım…” Geçen seferki müşteri görür görmez koşmuş gelmiş bezirgânın yanına. “Yahu senin sattığın yağın içinden bok çıktı” demiş. Bezirgân yüzsüzlükle ve pişkinlikle hemen suçlamış müşteriyi:
“Ben sana yağı kurcalama demedim mi? Kurcalarsan ne çıkacağını söylemedim mi?”
Mehmet Amca ülke gündeminden başlıkları sıralayıverdi fıkranın ardından…
128 milyar dolar… Kurcalama!
Yolsuzluk, rüşvet, hırsızlık, yalan, dolan, adam kayırma… Yahu kurcalama!
Gri pasaportlar, insan kaçakçılığı… Bulursun karşında İçişleri Bakanlığını!
Gümrük kaçakçısı, nasıl oldu Ticaret Bakanı? Kurcalama, geçmişte kaldı!
Değirmenin suyu, pudranın şekeri… Kurcalama, kafa yapar!
İşsizlik, yoksulluk, enflasyon, intiharlar, eğitim, sağlık, pandemi, lebalep kongreler, yasaklar… Kurcalama dedik ya yahu!
Daha pek çok gündemle bağladık fıkrayı, buruk bir gülümsemeyle.
Olan bitenin üzerini örtmek için rejim, habire yeni kararnameler çıkarıyor, yeni emirler buyuruyor, yeni yasaklar icat ediyor.
Duyma, görme, bakma, kameraya da çekme, yazma, konuşma, sorma, tartışma, birleşme, hak arama, sokağa çıkma… Kısaca “KURCALAMA!” diyorlar. Kurcalayana her türlü saldırıyorlar…
Bu düzenin içinin dışının neyle dolu olduğu belli değil mi?