
İnsanı insan yapan kendisinin, emeğinin farkında olarak üretim yapıp bu bağlamda huzur bulacağı bir dünya için mücadele etmektir. Çocuklarımızın aç yatmadığı, çıplak ayakla gezmediği, herkesin ayakkabısının, suyunun, ormanının, aşısının olduğu, kendisi için zamanının olduğu bir dünyadır kurmamız gereken. Zor günlerden geçiyoruz evet ama umutsuz da çaresiz de değiliz. Bizim bir ışığımız var. Karanlıkta yolumuzu gösteren, çaresiz olmadığımızı, bizden önceki işçi kuşaklarının neler yaptığını anlatarak bizlere yol gösteren, mücadelemizi ilerletmemiz için kafa yoran, bizleri de buna dâhil edip etrafımızdaki insanlara yaymamızı sağlayan bir örgütümüz var. Bizlerin eline birer fener vererek “hadi dostlar, dünyayı değiştireceğiz, omuz olun, kol olun, kafa olun, beden olun, el olun, çorbadaki tuz olun, destek olun” diyen bir örgütümüz var. Bu örgütümüz UİD-DER’dir. UİD-DER yaptığı yayın akışlarıyla, videolarla, yazdığı yazılar ve haberlerle bizlerin yolunu aydınlatıyor. Emeği geçenlerin hepsine çok teşekkür ediyorum. Bilmediğim çok şey öğrendim bu sayede, insanlaşma mücadelesini öğrendim. Son 1 yıldır insanın doğasına aykırı bir şekilde iş-ev arasına hapsedilmiş durumdayız. Ama bizlere “mücadelemiz devam ediyor dostlar, mesajlarınızı, duygularınızı yazın gönderin. Taleplerinizi bildirin. Yalnız değiliz dostlar, fiziki olarak birbirimizin elini tutamasak da yüreklerimizle birbirimizi hissediyoruz” diyen UİD-DER’e çok teşekkür ediyoruz. Emeği geçen tüm dostların bir kez daha emeklerine sağlık.
YAŞASIN 1 MAYIS, YAŞASIN UİD-DER!