
Koronavirüs pandemisi gündelikçi olarak evlerde çalışan, günübirlik geçinmek zorunda bırakılan ev emekçisi kadınların durumunu daha vahim hale getirirken bir kez daha kayıt dışı ve güvencesiz çalışmanın sonuçlarını ortaya koydu. Geçtiğimiz günlerde CHP Genel Başkan Yardımcısı Veli Ağbaba ile birlikte CHP Genel Merkezi önünde yaptıkları basın açıklaması ile sorunlarını dile getiren ev emekçileri “toz bezi değiliz, ev işçisiyiz” dediler, açlığa terk edilmelerine isyan ettiler.
Kayıt dışı ve güvencesiz çalıştırılan ev işçilerinin salgın döneminde açlığa terkedildiğini söyleyen Ağbaba, şöyle konuştu: “Her gün evimizi, çocuğumuzu, hastamızı emanet ettiğimiz kadın işçiler görünürde varlar ama yasal olarak hiçbir şekilde yoklar. Yaklaşık 1 milyon kadın ev işlerine giderken sadece 65 bini sigortalı olarak çalışmaktadır. %99’u hiçbir sosyal güvencesi olmadan çalışmaktadır. Sağlık, emeklilik gibi sosyal güvenlik haklarından yararlanamamaktadır.” Kayıt dışı çalışan ev emekçilerinin yaşadığı iş kazalarının istatistiklere yansımadığını belirten Ağbaba, resmi olmayan verilere göre son 5 yılda 5 binden fazla iş kazası yaşandığını, yine resmi olmayan verilere göre 100’den fazla ev işçisinin iş cinayetlerinde yaşamını yitirdiğini vurguladı. Ev işçilerinin ev içi hizmetlerde önlem alınmamasına bağlı olarak menüsküs, bel ve boyun fıtığı, astım, kas yırtılmaları, strese bağlı hastalıklar ve benzeri meslek hastalıklarıyla karşılaştığını hatırlattı. Kayıt dışı çalışmanın da etkisiyle yakalandıkları meslek hastalıklarının çözümsüz kaldığını dile getirdi.
Ev İşçileri Dayanışma Sendikası, pandemi döneminde ev işçilerinin yaklaşık %57’sinin işten çıkarıldığını, %91,6’sının gelir kaybı yaşadığını, %90,3’ünün hanesinde kendisi haricinde işsiz kalan kişiler olduğunu vurguluyor. Ev işçilerinin %70,4’ü salgın döneminde kiralarını ödeyemediklerini, %86’sı kredi kartı borçlarını ödeyemediklerini belirtiyor. Gelirsiz ve devlet desteğinden mahrum kalan ev işçilerinin %43’ünün evine haciz geldi.
Bir işçi tepkisini şu sözlerle dile getirdi: “Eşimin %92’i engeli var. Ben hiçbir yerden yardım alamıyorum. Ben temizlik işçisiyim, toz bezi değilim. Eşimin emekli başvurusu bile kabul edilmiyor. Neden yardım alamıyorum ben? Ben iş istiyorum. Ben aş istiyorum, başka da bir şey istemiyorum.” Başka bir işçi ise içinde bulunduğu şartlara isyanını şöyle dile getirdi: “Ben beş kuruş yardım almadım. Ben anneyim, kenara köşeye asılmış ekmeklerden topladım, onları yedim ben. Ben bu ülkenin annesiyim, ben bu ülkenin kadınıyım ben eğer şu çöpten ekmek topluyorsam, pazardan onun bunun artığını toplayıp evime götürüp yediriyorsam ülkeyi yöneten insanlara hakkımı helal etmiyorum.” Başka bir kadın işçiyse, “7,5 liraya bize sigorta yapacaklar. Günlük sigortamız 7,5 lira, bunu bile bize çok görüyorlar” dedi.
Pandemi döneminde “evde kal Türkiye” çağrıları yapıldı, sokağa çıkma yasakları getirildi. Bu dönemde yevmiyeli çalışan ev emekçileri işlerine gidemediler. Valilikten izin almak isteyenlere “genelgede sizinle ilgili bir madde yok, siz sokağa çıkamazsınız” denildi. Kayıt dışı çalıştırıldıkları için işsizlik ödeneği de alamadılar. Zaten düşük ücretlerle, ağır işlerde, güvencesiz çalıştırılan ev emekçileri çok daha zor koşullarda yaşamaya mahkûm edildiler. Kirasını, faturasını ödeyemez, karnını doyuramaz duruma geldiler. Çocukları hastalandığında sağlık güvencesi olmadığı için hastane parası ödemek zorunda bırakıldılar. Cinsel, fiziksel şiddete ve mobbinge maruz kaldılar. Ev işçisi kadınların içinde bulundukları bu durum siyasi iktidarın işçi düşmanlığının bir diğer kanıtıdır.
Grevleri yasaklayan, sendikalara yönelik baskıları arttıran, esnek çalışmayı dayatan, asgari ücreti açlık sınırında tutan ve ortalama ücret haline getiren siyasi iktidar pandemi döneminde işçi düşmanı politikalarına hız verdi. Sözde kalan işten atma yasağıyla, ücretsiz izinlerle, işçilerin paralarıyla oluşturulan fonların yağmalanmasıyla, hiçbir yardım yapılmadan ilan edilen sokağa çıkma yasaklarıyla, küçük işyerlerinin kapanmasıyla işçi ve emekçiler daha da yoksullaştı. İşçilerin bu saldırılara karşı durabilmek için dayanışması, örgütlenmesi, sorunlarını daha yüksek sesle dile getirmesi, sendikalarını harekete geçmeye zorlaması hayati önem taşıyor.