
Hayatımdaki dönüm noktası UİD-DER’le tanışmama denk düşer. Grevci bir işçiydim o günlerde. Tamamen haklı olduğumuza inanıyor, üyesi olduğumuz sendikamızla fabrika önünde mücadele ediyorduk. Attığımız sloganlarla, yaptığımız konuşmalarla, duruşumuzla “bizden güçlüsü yok” diyorduk. Gelin görün ki gerçek hiç de böyle değildi. Greve çıkmıştık çıkmasına ama ne bir grev deneyimimiz vardı ne de öncesinde yapılması gerekenlere dair bir fikrimiz. Onca örgütsüzlüğümüzle sermayenin karşında bekliyorduk. Süreç uzuyor, içerde üretim devam ediyordu. Biz ise üzerimize salınan kolluk kuvvetleriyle karşı karşıya geliyorduk.
UİD-DER’li dostlar grevimizi ziyaret ediyor, grevi duyurmak ve bizlere dayanışmada bulunmak için mektuplar yazıyor, videolar hazırlıyor, malzemeler üretiyorlardı. 2015 yılıydı. Bir yandan da çeşitli sanayi kentlerinde, metal işçilerinin ayaklandığı, başlarındaki sarı sendikadan kurtulmak için iş durdurduğu haberlerini alıyorduk. Bir yanda sendikalaşmaya çalışan, işyerine sendika getirmek için grevde olan biz, diğer yanda işyerindeki sendikalarından istifa ederek fabrika önünde direnişe geçen işçiler vardı. Neler olduğunu anlamaya çalışıyordum. Tüm bu sorularımın cevabını, UİD-DER’e gide gele aldım. Doğru yerden bakarsan, baktığını da doğru şekilde görebilirsin. UİD-DER sayesinde ben bunu öğrendim. Bana bir sınıf kimliği kazandırdı mücadele örgütüm. Benim için anlamı bu yüzden çok büyük. Tam bittiğini zannettiğimde, aslında yeni başlamış olduğumu keşfetmemi sağladı. Sınıfımın penceresinden bakmayı, baktıkça görmeyi, gördükçe mücadele etmeyi öğrendim. Gerçekten size ulaşılmasına izin verdiğinizde fikirleriniz değişir, bilinciniz gelişir, ruhunuz güzelleşir, yüreğiniz ferahlar ve umudunuz büyür. Kısacası dünyanız değişir. İşte UİD-DER bu kadar canlı bir şeydir. Nice mücadele dolu yıllar diliyorum hepimize. Yaşasın UİD-DER!