Soma ve Ermenekli madenciler yıllardır ödenmeyen tazminat ve ücret alacakları için mücadeleyi sürdürüyorlar. Mağduriyetlerinin giderilmesi için çalmadık kapı bırakmayan madenciler, verilen sözlerin hiçbiri tutulmayınca yeniden Ankara’ya yürüme kararı aldılar. Bağımsız Maden-İş öncülüğünde bir araya gelen maden işçileri, Soma Hükümet Meydanında yaptıkları oturma eylemiyle kararı kamuoyuna duyurdular. 4 Temmuz akşamı Ankara’ya yürüyüş başlatacaklarını duyuran madenciler, mücadeleyi sonuna kadar sürdüreceklerini belirtiyorlar.
Madenciler geçtiğimiz yılın Ekim ayında da taleplerinin karşılanması için Ankara’ya yürüyüş başlatmışlardı. Ancak polis ve jandarmanın saldırısıyla karşılaşmış, gözaltına alınmış ve yürüyüşleri engellenmeye çalışılmıştı. İşçilerin kararlı mücadelesi ve toplumun çeşitli kesimlerinden yükselen tepkiler üzerine ilk olarak AKP Grup Başkan Vekili Özlem Zengin, daha sonra İçişleri Bakanı Süleyman Soylu ve en son da AKP Grup Başkanvekili Mustafa Elitaş madencilerle görüşmek zorunda kalmış; madencilere çözüm sözü verilmişti. Ancak çeşitli aralıklarla yapılan görüşmelerin hiçbirinden sonuç alınamadı. Çünkü hükümet yetkilileri verilen sözlerin hiçbirini tutmadı. Hakkını arayan madencilere ve ailelerine her defasında yalan söylendi. İktidarın bu pespaye tutumu karşısında maden işçileri, aileleri ve sendikalarıyla birlikte onurla yürüttükleri mücadeleyi büyütmeye kararlılar.
14 yıl önce yaşanan maden kazası sonucu iki ayağını kaybeden maden işçisi İdris Sarıkaya kararlılıklarını şu sözlerle ifade ediyor: “Bir kez daha dört koldan yürüyeceğiz. Ölmek var dönmek yok diyoruz. Bizi defalarca aldattılar. Her defasında bize haklısınız dediler. Ama 15 yıllık tazminatlarımızın, kopan bacağın, çıkan gözün, çürüyen ciğerin, ölen bedenin hakkı nerede? Buradan Ankara’ya sesleniyoruz. Artık bıçak kemiğe değil iliğe dayandı. 40 derece sıcağın altında sabahın köründen beri burada 880 işçi, siz bir kelime söyleyeceksiniz diye bekliyoruz. Bir atasözümüz var. Zenginin gönlü oluncaya kadar fakirin canı çıkarmış. Yeter artık, canımız çıktı. Biz buradan 4 Temmuz akşamı ama 40 kişiyle ama 100 kişiyle Ankara’ya geliyoruz. Ama önümüzü kesersiniz, ama üstümüze gelirsiniz. Artık biz her şeyi göze aldık. Biz bu yoldan tazminatlarımız, çoluğumuzun çocuğumuzun rızkı, 880 işçinin hakkını söke söke almadıkça bu yoldan geri dönmeyeceğiz.”
Devletin kaynaklarını, tüm zenginlikleri yağmalayanlar, har vurup harman savuranlar, lüks ve debdebe içinde yaşayanlar, sıra işçilere, işçilerin haklarına gelince “kaynak yok” diyorlar. Bu zorbalığın, çürümüşlüğün ve açgözlülüğün hesabı sorulmaz zannedenler, fena halde yanılıyorlar. Bugün maden işçilerine bu zulmü reva görenler, Türkiye işçi sınıfının tokadını mutlaka yiyecekler.