
Başı yazmalı bir Anadolu kadını, Muğla’nın Milas ilçesine bağlı İkizköy’den Nejla Işık… “Nefes alamıyorum şu anda” diyerek başlıyor konuşmaya; sesi ağlamaklı, sesi bir mum alevi gibi titrek… Nejla Işık konuşması boyunca bir eliyle de istemsiz şekilde göğsünü dövüyor. Ciğerlerini açmak istercesine, nefes alabilmek istercesine... Neden nefes alamadığını, sesinin neden titrediğini kendisinden aktaralım: “Sabahın körü gelip girdiler. Herkes işteyken, herkes hayvanların yanındayken, kimse müdahale edemeden gelip indirmeye başladılar ağaçları… Karşımızda bir insan yok! O kadar konuşuyoruz, ‘durdurun, kesmeyin’ diye… Karşımızda bir insan yok, taş parçası var karşımızda!” Sonra nefesi kesiliyor ve zorlanarak derin bir soluk alıyor Nejla Işık, ağlıyor sonra da…
Limaklar, Cengizler, Kalyonlar doğayı talan etme pahasına sermayelerine sermaye katsın diye Muğla’nın yüzde 59’u maden için ruhsatlandırıldı. Muğla’daki ormanların, tarım alanlarının, tabiatı koruma alanlarının, milli parkların, kültür varlıklarının yarıdan fazlası Limak, Cengiz, Kalyon gibi şirketlere peşkeş çekiliyor. Gözlerini doların yeşili bürümüş talancılar, ormanın yeşilini görmüyorlar, onların ormana bakınca tek gördüğü şey kâr, sermaye! Ormanları katlederek sadece Nejla Işık, İkizköy veya Muğla’daki emekçiler değil hepimizi nefessiz bırakıyorlar.
Nejla Işık’ın “karşımızda insan yok, taş parçası var” sözlerini düşünelim. İşçi sınıfının önderlerinden birisi, “kapitalistler sermayenin kişilik kazanmış, ayakları üzerine dikilmiş halidir” demiştir. Limaklar, Cengizler, Kalyonlar, Koçlar veya Bezoslar, Musklar, Gatesler… Nereye bakarsak bakalım sermaye sahiplerinin, para babalarının duyarsızlığının altında bu gerçek vardır. Onların tek tutkusu kârdır, duyguları yoktur. Bunu kendi deneyimiyle keşfediyor Nejla Işık. Evladını kaybetmişçesine, evi başına yıkılmışçasına gözyaşı döküyor.
Cebimize giren üç kuruş ücretten işsiz bırakılmamıza, savaşlardan doğanın talan edilmesine kadar tüm sorunların kaynağı İkizköy’de köylülerin karşısına dikilen o taş parçasıdır; sermayedir, sermaye düzenidir. Duyguları olmayan bu taş parçasıdır tüm yeryüzünü nefessiz bırakan; bizi kör bir geleceğe iten, insanlığa türlü acılar çektiren! Peki, ne mi yapmalı? Nejla Işık’ın son sözlerine dikkat kesilelim şimdi: “Lütfen desteğe gelin, yardıma ihtiyacımız var. Burası biterse biz biteriz. Sadece İkizköy’ün sorunu değil bu, herkes elini vicdanına koysun. Tüm Türkiye’nin sorunudur bu!” Bilelim ki bugün işçi ve emekçiler olarak karşılaştığımız tüm sorunlar için geçerlidir bu Anadolu kadınının söyledikleri… Sorunlar hepimizin, çözüm ise karşımıza dikilen taş parçasına karşı BİZ olmaktan geçiyor.