
Anne ve babanın işçi emeklisi olduğu bir ailenin çocuğu olarak çalışan bir işçi kadınım. Uzun yıllardır da aynı fabrikada çalışıyorum. Birlikte çalıştığım arkadaşlarımın çocuklarını okutmak için gösterdikleri çaba ve fedakârlıkları anlatmama imkân yok. Çünkü çocuk okutmak masraflı ve zor bir iş. Çoğu kez duyardım onlardan bu zahmet olmadan “bir yere” gelinemeyeceğini. Çocuklar mutlaka okumalı, üniversiteyi bitirmeli ve bizim gibi işçi olmamalıydılar.
Elbette ki her anne baba, çocuğu bir meslek sahibi olsun ve daha rahat şartlarda yaşasın ister. Her gün gitgide zorlaşan bu hayatı hiç değilse çocuğu güzel yaşasın ister. Bu hepimizin hakkı değil mi? Geçtiğimiz haftalarda işyerine işçi alınacağı söylendi. İşe yeni başlayan genç arkadaşlarımız oldu. “Hoş geldiniz aramıza” dediğimizde zamanla öğrendik ki birçoğu birlikte çalıştığımız arkadaşlarımızın çocuğuydu. Çoğu üniversite mezunu olan bu genç arkadaşlar, artık babalarıyla birlikte aynı fabrikada yan yana çalışıyor. Artık sendikalı bir fabrikaya girmek için bile torpil aranan bu düzende gencecik çocukların gerçeği bu.
Evet, biz işçiyiz. Annelerimiz, babalarımız işçiydi, biz de işçi olduk. Şimdi birlikte çalıştığımız arkadaşlarımızın çocukları da işçileşiyorlar. Sınıf atlayarak kurtuluş yok. O “iyi” fabrikalara sendikaları sokanlar da işçiler. Çocuklarımıza güzel bir gelecek bırakacak olan tek şey verdiğimiz mücadele olacaktır. Çocuklarımıza da boş sınıf atlama hayalini değil daha güzel bir gelecek için mücadele etmemiz gerektiğini anlatalım. Yoksa gencecik çocuklarımız birer umutsuz insana dönüşecek. Umudumuzu ve öfkemizi asla kaybetmeyelim.