Dayanışma TV’nin hazırladığı Sarı Baret belgeselini çeşitli sektörlerden işçiler bir araya gelerek izledik. Maden işçilerinin acısını, öfkesini, mücadele azmini hissettiren belgeseli izledikten sonra sohbet ettik. Market işçisi arkadaşımız, “Dayanışma TV emekçilerinin eline sağlık, çok güzel bir belgesel. Gözlerini kaybettiği için kızını göremediğini ve göremeyeceğini söyleyen madenci kardeşimizden çok etkilendim. Bu kadar cefayı hak ettiklerini düşünmüyorum. İnsanlara bu kadar baskı yapmışlar, kandırmışlar. ‘Kıdem tazminatı, izin haramdır’ demişler. İzlediklerimiz beni çok sarstı gerçekten” dedi.
Bir işçi-öğrenci “madencilerin yaşadıklarını kendilerinden dinlemek çok etkileyici, bu belgesel vesilesiyle hayatlarını daha iyi anladım ve mücadele etmenin bir zorunluluk olduğunun tekrar farkına vardım, herkese izletmek istediğim bir belgesel oldu” dedi. Daha sonra sözü alan temizlik işçisi “bu belgesel kapitalizmin ne demek olduğunu çok açık, çok güzel anlatıyor. İşçi sınıfının sömürüsü üzerinde yükselen bir düzende yaşıyoruz. 21. yüzyılda, aynı belgeselde söylendiği gibi, işçiler 17-18. yüzyıl koşullarında çalışmak zorunda bırakılıyorlar. Bu belgesel de gösteriyor ki yaşadığımız her şeye sınıfsal bakmak zorundayız. Biz işçi sınıfıyız, sınıfsal bakmazsak kaybederiz. Dayanışma TV’ye bu güzel belgesel için çok teşekkür ediyorum” dedi.
Sağlık işçisi, “Dayanışma TV’nin ellerine sağlık. Bu belgeselde maden işçilerinin yaşadığı çok acı şeyler var. Ama sadece acı yok, öfke de var. Çocuklarıyla, eşleriyle mücadele azimlerini, kararlılıklarını da görüyoruz. Mücadelemize neden daha sıkı sarılmamız gerektiğini gösteriyor belgesel. Hem de umudumuzu tazeliyor aslında. Maden işçilerinin çocuklarının kararlılıkları, küçük yaşlarında kavradıkları sınıfsal gerçekler ‘evet acılar yaşandı, yaşanıyor ama mücadele her yerde filiz veriyor’ dedirtti bizlere” diyerek duygularını ifade etti.
Hiçbirimiz yalnız değiliz. Biz kocaman bir sınıfın, geçmişi ve geleceği birbirine bağlı evlatlarıyız. Bir arada durduğumuz sürece alt edemeyeceğimiz zalim, yıkamayacağımız saltanat yok. Yeter ki birbirimize kulak verelim, yeter ki kapitalizmin her türlü zulmüne karşı dayanışmayı güçlendirelim.