Kamuda yetkili olan Memur-Sen ve hükümet arasında gerçekleştirilen 6. Dönem Toplu İş Sözleşmesi görüşmeleri 2 Ağustostan bu yana devam ediyor. Bu görüşmelerde hükümet 2022 yılının birinci 6 ayı için yüzde 5 artı enflasyon farkı, ikinci altı ay için yüzde 6 artı enflasyon farkı, 2023 yılının ilk 6 ayı için yüzde 6 artı enflasyon farkı, ikinci altı ayı için yüzde 6 artı enflasyon farkı teklif etti. Memur-Sen, taban aylığına 600 lira seyyanen zam, ücretlere 2022 yılı için yüzde 21, 2023 yılı için yüzde 17 zam ayrıca yüzde 6 refah payı talep ediyordu.
Memur-Sen Genel Başkanı Ali Yalçın, hükümetin zam teklifinin beklentinin uzağında olduğunu, artış oranlarının yükseltilmesi gerektiğini, bütün il temsilciliklerinin Ankara’ya çağrılarak konfederasyonun sergileyeceği tavrın tartışılacağını söyledi. Ancak gerçekte Memur-Sen iktidarın işçi komitesi gibi hareket ediyor ve iktidarın çizgisinden çıkmıyor. Nitekim önceki sözleşme dönemlerinden, Memur-Sen’in hükümetin zam teklifine dair memnuniyetsizliğini dile getirmekle yetindiği, hakem kurulunun nihai kararının ardından defteri kapattığı biliniyor.
Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK) ise 4 bin 810 lira olan taban ücretin 5 bin 219 liraya çıkarıldıktan sonra yüzde 33,21 oranında arttırılmasını, böylece en düşük ücretin 6 bin 952 lira olmasını talep ediyor. KESK, hükümetin düşük zam teklifini yükseltmesi talebiyle 18 Ağustos’ta Edirne ve Batman’dan Ankara’ya yürüyüş başlattı. “İnsanca Bir Yaşam, Demokratik, Grevli Toplu Sözleşme İçin Mücadeleyi Birlikte Büyütüyoruz!” şiarıyla iki koldan başlayan yürüyüş sırasında kent merkezlerinde basın açıklamaları gerçekleştirildi. Bu açıklamalarda kamu emekçilerinin talepleri hatırlatıldı ve mücadele vurgusu yapıldı. Basın açıklamalarına demokratik kitle örgütleri ve emekten yana siyasi partiler de destek verdi.
Edirne’den yola çıkan birinci kolda bulunan KESK’li kamu emekçileri, ilk gün Tekirdağ ve İstanbul Avrupa Yakasında basın açıklamaları gerçekleştirdiler. İkinci gün şu ana kadar İstanbul-Kadıköy ve Kocaeli’de basın açıklamaları yapıldı. Yalova ve Bursa’da da basın açıklamaları gerçekleştirilecek. Üçüncü gün Bursa ve Eskişehir’in ardından Ankara’ya ulaşılacak. Batman’dan yola çıkan ikinci yürüyüş kolu ise ilk gün Diyarbakır, Mardin ve Urfa’da; ikinci gün Adana ve Mersin’de eylemler yapıldıktan sonra üçüncü gün Ankara’da talepler dile getirilmek üzere toplanılacak.
Yürüyüşün ikinci gününde Kocaeli’de yapılan basın açıklamasında konuşan KESK Eş Genel Başkanı Mehmet Bozgeyik, 2 Ağustosta başlayan görüşmeler boyunca kamu emekçilerinin taleplerini dile getirdiklerini; kamusal hizmetlerin özelleştirilmesi uygulamalarının sona erdirilmesi, kamuda istihdamın arttırılması, güvenceli iş-güvenceli gelecek talepleriyle demokratik ve adil bir çalışma yaşamının oluşturulması, gerçek bir toplu pazarlık sistemi ve grev hakkının önündeki engellerin kaldırılması için mücadele ettiklerini ifade etti. KHK’larla işleri ellerinden alınan kamu emekçilerinin yeniden işlerine dönebilmeleri için yapılması gereken yasal düzenlemelerin bir an önce yapılması çağrısında bulundu. Sadece seçim dönemlerinde dile getirilen 3600 ek göstergenin de üzerinden fazla zaman geçmeden tüm kamu emekçileri için yasalaştırılması talebini dile getirdi. Hükümetin kamu emekçilerini enflasyona ezdirmeyeceklerini ileri sürerek yaptıkları düşük zam teklifini hatırlatan Bozgeyik, gerçek enflasyonun yüzde 40’ları bulduğu bir ortamda bu düşük zam teklifinin kabul edilmeyeceğini söyledi. Bugün kamu emekçilerinin içinde bulundukları durumdan sadece siyasi iktidarın değil, toplu sözleşme masasında düşük zamlara imza atan veya imza atmadığı halde hakem kurulunun son kararına sessiz kalarak onaylayan yetkili sendikanın da sorumlu olduğunun altını çizdi.
Kamuda toplu sözleşme sürecinde 22 Ağustosa kadar anlaşma sağlanamaması halinde 11 kişilik Hakem Kurulu son kararı verecek. Önceki sözleşme dönemlerinden hatırlanacağı üzere, hakem kurulu hükümetin zaten düşük olan zam teklifini sadece 1-2 puan revize ederek kamu emekçilerinin ücretlerine yapılacak zamma son halini veriyor. Kamu emekçilerinin taleplerini elde edebilmeleri, ellerinden alınan haklarını yeniden kazanabilmeleri, siyasi iktidarla çıkar birliği yapan sendikaların boyunduruğundan kurtulabilmeleri örgütlülüklerini güçlendirerek mücadeleyi büyütmelerine bağlıdır.