2016’dan bu yana Adana Organize Sanayi Bölgesinde faaliyet gösteren Atlas Denim’de sendika düşmanlığı devam ediyor. Atlas Denim patronları Öz İplik-İş Sendikasında örgütlenmek isteyen işçilerin karşısına türlü engeller çıkarıyor. İşçileri istifaya zorlamaktan servisleri fabrika içine almaya, baskıları arttırmaktan fabrikanın etrafını saclarla çevirmeye kadar her türlü yönteme başvuruyor. Ama tüm bunlar işçilerin sendikalaşma mücadelesine engel oluşturamıyor. Öz İplik-İş yöneticileri de fabrika önüne vinç getirip işçilere seslenerek her engelin aşılabileceğini gösteriyor.
Sendika şubesini ziyaretimizde, Öz İplik-İş Örgütlenme Uzmanı Sedat Çetin, “Bizler burada 2019 yılında da sendikal çalışma yürütürken patron vekilleri tarafından saldırıya uğramıştık” derken, Genel Başkan Yardımcısı Muzaffer Birdoğan, bu hukuksuz uygulamaları nedeniyle Atlas Denim yönetimine dava açtıklarını ve sonucu beklediklerini vurguluyor. Öz İplik-İş yönetimi o zamandan beri şunu söylüyor: “Sendikaya üye olmak anayasal haktır. Sendikalaşmayı engellemek suçtur. İşçiler burada sendikaya üye olmak istiyor. Anayasal haklarını kullanmak istiyor. Atlas Denim işyerinde hukuksuzluk var. Bu işyerinde örgütlenme özgürlüğü yok.” Patronlar dün olduğu gibi bugün de her türlü baskıyı işçilerin üzerinden eksik etmiyor.
Atlas Denim işçilerinden biri yaşadıklarını, sendikaya üye olmak istemelerinin nedenini şöyle anlatıyor: “Fabrika alanı adeta havaalanı büyüklüğünde ama sana dar alanda kısa pas yaptırıyorlar. İş kazalarına karşı bir tedbir, düzen yok. Ben ölümler gördüm içeride. Ben ağır bir iş kazası geçirdim ayağımdan, üç ay evde yattım. Fabrika yönetiminden ne arayan oldu ne de soran. Sigortam da yatmadı. Burada çalıştığı sırada birine dokuma leventi çarptı, arkadaşımız kan kaybından öldü. Sorup soruşturdum, herhangi bir işlem yapılmamış. Salgına karşı da doğru düzgün hiçbir önlem alınmadı, alınmıyor. 8 saat boyunca verdikleri maske kimyasallarla masmavi oluyor. Koronadan üç arkadaşımız öldü, fabrikayı gene kapatmadılar, çalışmaya devam ettik. Patron kendi sağlığı için beyaz yakalara birer araba tahsis etti. ‘Servisle gitmesinler, benim odama bu şekilde gelmesinler’ dedi. Ama biz balık istifi gidip geliyoruz. 29 kişilik servise ara boşluklar da tıka basa dolacak şekilde biniyoruz. Bir servis fazla geldi mi onlar için para demek!”
Örgütlenme Uzmanı Sedat Çetin söze devam ederek şöyle diyor: “Biz Atlas Denim’in internet sitesine girip ‘politikalarımız’ başlığı altındaki ilkelerini okudukça hayret ettik, nasıl bu kadar ikiyüzlü olabiliyorlar diye! Yazılanlara göre insan haklarına, çalışanların toplu sözleşme hakkına ve örgütlenme özgürlüğüne saygı gösterdiklerinden bahsediliyor. Bu durum çeşitli yerlerde haber olduktan sonra internet sayfalarından bu ilkeleri kaldırdılar.”
Çetin, Atlas Denim patronunun işçileri birbirine düşürmek için yaptıklarını şöyle anlatıyor: “Bossa’da çalışan tecrübeli elemanlar fabrika kurulurken hep buraya yüksek ücretten transfer edildi. Oradan gelenler burada şef, ustabaşı gibi yönetici kadrosuna alındı. İşçiler zam istediğinde patron reddediyor. Bossalılara ayrıcalıklı davranıp işçiler arasında yanılgılar oluşturuyor. 1200-1300 çalışandan 100-200’ü Bossa fabrikasından gelen işçilerdi. İşçiler arasında kutuplaşma var, Bossalılar bir de alttaki işçiler.” Atlas Denim işçisi devam ediyor: “Burada işçileri birbirine düşürme olayı var. Ben bir defa askerlik yaptım, benim borcum bitti sanıyordum da yanılmışım. Burası tam bir askeri nizam. Disiplin olarak değil ama devrecilik ve baskı olarak! İnternet sitelerindeki politikaları ben de okudum. Hepsi yalan. Ne insan haklarına, ne toplu sözleşmelere ne de işçilerden gelen tepkilere saygılıyız laflarına dair doğruluk var.”
Çoğunluğu asgari ücret civarında bir ücretle çalışan Atlas Denim fabrikasındaki işçiler yoksulluk içinde olduklarını şu sözlerle anlatıyorlar: “Adana gibi bir yerde 2800 lira aldın diyelim, kirayı, elektriği, suyu çıkardın. Geriye kalan kısımda sosyal hakkın yok, gezme dolaşma, yılda bir defa tatil yapma hakkın yok. Devletin, patronların politikası budur. Asgari ücretin anlamı da budur. Seni her zaman açlığa mahkûm bırakır. Bir gün servisle patronun Mercedes’inden Porsche’una BMW’sinden Ferrari’sine sıra sıra altı arabasının dizildiği yerden geçiyoruz. Geçerken yanımdaki arkadaşa ‘hiç 15 trilyonu bir arada gördün mü?’ diye sordum. ‘Bak şu gördüğün manzara 15 trilyon lira’ dedim.”
Sohbetimiz Çetin’in, “Yeter ki işçi birlik olsun, inançlı olsun, sendika o işyerine muhakkak girer” sözleriyle noktalanıyor.