
Akaryakıt istasyonlarında uzayan araç kuyrukları, şehir merkezlerinde ağır aksak işleyen trafik, marketlerde boşalan raflar… İngiltere’de geçtiğimiz hafta başlayan ve gittikçe büyüyen “yakıt krizi” hayatın her alanını etkilemeye devam ediyor. Esas olarak tır şoförü açığından kaynaklanan akaryakıt ve gıda tedariki sorunu, sürücülerin “panik halinde” araç depolarını doldurmak üzere benzin istasyonları önünde uzun kuyruklar oluşturmasıyla bir krize dönüştü, istasyonların birçoğu akaryakıt kalmadığı için kapandı.
İngiltere’deki kriz hali, enerji şirketleri BP ve Tesco Alliance’nin tır şoförü eksikliği nedeniyle petrol tedarik sıkıntısı yaşadıklarını ve bazı istasyonlarını kapatacaklarını açıklamaları üzerine başladı. Hükümetin “yakıt krizi yaşamadıkları” açıklaması karşısında hükümete güvenmeyen sürücüler, istasyon önlerine yığıldı. Kriz sebebiyle ulaşımdan eğitime birçok sektör etkilendi, toplu taşıma araçları, okul servisleri, ambulanslar yakıt sıkıntısı yaşadı.
Yıllar içinde çalışma koşullarının ağırlaşıp ücretlerin düştüğü taşıma sektöründe birçok tır ve kamyon şoförü işinden ayrılmış, nakliye patronları ise boşlukları daha ucuza çalışan göçmen işçilerle doldurmuştu. Taşıma sektörünün özellikle Doğu Avrupalı göçmen işçilere bel bağladığı İngiltere’de, Brexit sonrası on binlerce işçi ülkelerine dönmek zorunda kalınca ülkedeki tır şoförü açığı yüz binlere dayandı. Yani son aylarda ülkede yaşanan gıda tedarikindeki sorunların ve son bir haftada patlak veren “yakıt krizi”nin esas kaynağını yakıt veya gıda kıtlığı değil, yakıt ve gıdayı taşıyacak “şoför kıtlığı” oluşturuyor.
Göçmen işçilere ihtiyacın farkında olan şirketlerin çağrısıyla hükümet AB vatandaşı olan işçilere geçici çalışma izinleri vererek krizi atlatmaya çalışıyor. Göçmen karşıtı politikalarıyla bilinen ve göçmenleri ülkeden atmak için uğraşan Muhafazakâr Parti hükümeti, şirketlerin çıkarı için bu adımı atmak zorunda kaldı. Krizi geçici olarak durdurmak için attığı bir başka adım ise orduyu devreye sokmak oldu. Yetkililer, tır şoförü açığını ordudaki tanker sürücüleriyle ya da özel eğitim vermek üzere diğer askeri personelle kapatmaya çalışıyor. “Yakıt krizi”ni fırsata çevirerek petrol fiyatlarında artışa giden enerji şirketleri ise krizin faturasını işçi ve emekçilere ödetiyor. Öte yandan kanatlı kümes hayvanı çiftliklerinde de benzer sorunlar yaşanıyor. Bakımlarını yapacak işçi bulunamadığı için tavuklar, hindiler telef oluyor.
Sermayenin çıkarlarını kollayan hükümet, özellikle pandemi sürecinde patlak veren birçok sorunu çözümsüz bıraktığı gibi yeni krizlerle yüzleşmeye ve sarsılmaya devam ediyor. Boris Johnson’ın başbakanlık koltuğuna oturduğu 2019’dan bu yana krizden krize sürüklenen İngiltere’de kitlelerin tepkisi büyüyor, hükümetin istifası talepleri yükseliyor. Ayrıca birçok Avrupalı işçi kendilerine yönelik geçici adımların kalıcı çözüm getirmediğini ifade ederek daha iyi çalışma koşulları, daha iyi ücret, süresiz oturma ve çalışma izni talep ediyor.
Brexiti savunanlar, göçmen işçilerin İngilizlerin işlerini elinden aldığı propagandasına sarılıyorlardı. Şimdi birkaç bin işçinin vizesinin uzatılmamasının yarattığı çöküşten dolayı şaşkınlar. 21. yüzyılda en büyük emperyalist ülkelerden birinde yaşanan manzara budur! Kapitalizmin çelişkilerinin geldiği boyut, bu sistemin her alanda tıkanmasına ve sapır sapır dökülmesine yol açıyor.