
Ülkeyi yönetenler emekçilere yaşattıkları sefaleti, işsizliği ve uyguladıkları baskıları gün geçtikçe daha da artırıyorlar. Aklımızla dalga geçen, rakamlara takla attırarak sahte veriler üreten iktidar ve medyası, her geçen gün yalanlarına yalan ekliyor. Dünden bugüne şöyle bir baktığımızda bir avuç kodaman daha da zenginleşirken, biz emekçiler adeta yıkıldı yıkılacak bir duvara yaslanmışız. Yıllardır emeğimizin karşılığını alamamışız. Gittikçe fakirleşmiş, gittikçe geleceksizleşmişiz. Yıl 2021 olmuş, bir ayağımızın uzaya vardığı teknoloji çağında emekçiler için manzara vahim. İşçi sınıfının şairi Nâzım Hikmet, “Memleketimden İnsan Manzaraları” şiirinde Galip Usta adlı bir işçi üzerinden işsizlik gibi, sefalet gibi cümle çelişkiyi işler; bugüne, bugünün insanına ne kadar tanıdıktır bu şiir. Nâzım Usta şöyle sesleniyor geçmişten:
Haydarpaşa garında
1941 baharında…
…Merdivenlerdeki adam
-Galip Usta-
tuhaf şeyler düşünmekle meşhurdur…
…“Babam neden kapattı dükkânını?
Ve fabrika benzemiyor babamın dükkânına.”
diye düşündü
16 yaşında…
Nice seneler geçti aradan. Oysa Galip Usta’nın torunları yine aynı düşüncelerle boğuşmakta... Sadece 2021 yılında 61 bin 736 esnaf meslekten ve sicilden terkinini vererek kepenk kapattı. Çocukları kim bilir daha 16’sına kadar bile gelmeden sıra bekliyorlar fabrika çarklarına katılmak için, Galip Usta’dan tam 80 sene sonra! Daha 16’sına gelmeden fabrikalarla, tarlalarla tanışan çocukların sayısı artıyor, aynı Galip Usta gibi. Benzetemiyorlar tezgâhları ve pamuk tarlalarını ip atladıkları, top oynadıkları sokaklara. 2 milyonu aşkın çocuk işçi düşünüyor; nasıl geçineceğiz? Dört kişilik bir aile için açlık sınırının 3 bin, yoksulluk sınırının 10 bin lirayı aştığı ve TÜİK’e göre ikinci çeyrekte yüzde 21,7 büyüyen memleketimizde karamsarlık da çocuklarla birlikte büyüyor. Nâzım Hikmet de Galip Usta’nın düşüncelerini şöyle dile getiriyor, aslında dünümüzü ve bugünümüzü anlatıyor:
…“Gündeliğim artar mı” diye düşündü
20 yaşında.
“Babam ellisinde öldü,
ben de böyle tez mi öleceğim?”
diye düşündü
21 yaşındayken.
“İşsiz kalırsam” diye düşündü
22 yaşında. “İşsiz kalırsam” diye düşündü
23 yaşında. “İşsiz kalırsam” diye düşündü
24 yaşında.
Ve zaman zaman işsiz kalarak
“İşsiz kalırsam” diye düşündü
50 yaşına kadar…
50 yaşına kadar istim üstündeydi Galip Usta. Bizler, Galip Usta’nın torunları… Eğer bu sistem böyle ayakta kalmaya devam ederse 50 yaşına kadar, ölünceye kadar işsizlik ve derin yoksunluktan doğan huzursuzlukla, endişe ve kaygıyla boğuşacağız, cefa çekeceğiz. Memlekette 10 milyonu aşkın işsiz insan var! Ülkeyi yönetenlerin söylediği gibi en tepelere oynuyoruz. 2021’in ilk yedi ayında İşsizlik Sigortası Fonundan işsiz kalanlara sadece 2,4 milyar lira ödenirken, patronlara 10,6 milyar lira dağıtılmış. 2 yıldır işsiz olan Urfalı Muhammet: “Ben evime bir ekmek götüremiyorum. Gelsinler halkın ne çektiğini görsünler” diye feryat ederken “Türk ekonomisi dünyada en hızlı büyüyen ikinci ekonomi oldu” diyor Erdoğan! 10 milyon işsizin önemli bir kısmını kadınlar ve gençler oluşturuyor. Üniversite okumak da artık bir iş bulmak anlamına gelmiyor. Memleketimizden yansıyan manzaralar sınıfımızın halini ortaya koyuyor. Bakalım 1941’de Galip Usta ne düşünüyor:
…51 yaşında “İhtiyarladım” dedi
“babamdan bir yıl fazla yaşadım.”
Şimdi 52 yaşındadır.
İşsizdir.
Şimdi merdivenlerde durup
kaptırmış kafasını
düşüncelerin en tuhafına:
“Kaç yaşında öleceğim?
Ölürken üzerimde yorgan olacak mı?”
diye düşünüyor
Burnu sivri ve uzun.
Yanaklarının üstü çopur…
Galip Usta bizlere seneler öncesinden işte böyle sesleniyor. Bugün de çalıştığımız işlerde iş cinayetlerine maruz kalıyor, meslek hastalıkları yüzünden erken yaşlarda ölümle karşılaşıyorsak, emeklik hakkımız gasp ediliyorsa, işsizlik gerçeği her geçen gün başka bir eve uğruyorsa sebebi bu düzendir. Aradan geçen on yıllara rağmen biz emekçilerin yaşam koşulları bir adım ileri gitmemişse eğer, yine sebebi çarkı bozuk bu düzendedir.
Çarkı bozuk bu düzenin sahiplerinin gerçeklerin üzerini kapatmak için uydurduğu safsatalar artık iş görmez oldu: Bu düzende bizim sırtımızı dayayacağımız bir duvar yok! Ama kapitalist düzenin duvarlarını yıkarsak, kazanacağımız bir dünya var; insanlığın özgürlük bahçesini kurabileceğimiz bir dünya! İşçi ve emekçiler olarak çocuklarımıza işsizliğin, yoksulluğun olmadığı, herkesin emeğinin karşılığını aldığı aydınlık yarınlar bırakacağımız günlerin mücadelesini hep birlikte vermeliyiz.