
İstanbul’dan bir grup genç arkadaş buluşup işçi sınıfının gençlerinin yaşadığı çeşitli sorunları konuşup, var olan dertlere derman aramışlar ve “Genç arkadaş! Merak ediyoruz, sen nasılsın?” [1] diye sormuşlar. Söze girmeden önce hemen belirteyim. Ben çok iyiyim. Kendimi çok güçlü, umutlu ve kararlı hissediyorum. Ben de işçi sınıfının bir parçası, çalışma hayatına henüz atılmış genç bir işçiyim. Bu mektubu sizlere uzaklardan, okyanusun ortasında bir gemiden yazıyorum ve sizlerden uzakta olmama karşın yazdığınız mektuplar, satırlara döktüğünüz o güzel duygular ve kararlılığınız bana da güç veriyor.
Mektupta arkadaşlar çeşitli sorunlarından bahsetmişler ve dertlerini dile getirmişler. Hukuk okuyan bir arkadaşımız sindirilmediği, yoksulluğun pençesinde kıvranmadığı, işsizlik korkusu duymadığı bir gelecek hayalinden bahsetmiş ve “çok şey mi istiyoruz?” diye sormuş. Çok şey istemiyoruz tabi ki arkadaş. Bizler her şeyi var eden bir sınıfın evlatlarıyız. Kaygısız ve tasasız bir hayat istemek, doya doya yaşamak, gençliğimizi dolu dolu geçirmek bizim en tabii hakkımızdır.
Çalıştığım gemide stajyerlerin normalde günde 8 saat ve haftada 5 gün çalıştırılması gerekiyor. Ama biz haftanın neredeyse her günü ve günde 12-16 saat çalışıyoruz. Gemide çalışan mühendisler de aynı şekilde çalışıyorlar. Hani okuldayken o pohpohlanan mühendisler… Okuldayken bize vaat edilen o rahat hayat hayalleri maalesef gerçeği yansıtmıyor. “Sizler mühendissiniz, şöyle değerlisiniz böyle değerlisiniz” diye söylerlerdi, kariyer günlerinde şirket temsilcileri. Ne kadar “değerli” olduğumuzu şimdi daha iyi anlıyorum.
İster öğrenci olalım ister işçi olalım her birimiz benzer sorunlarla boğuşuyoruz. Tam da orman kanunlarının hâkim olduğu bir dönemden geçiyoruz. Böylesi bir dönemde yolumuzu bulmanın, ayakta kalmanın, akıl sağlığımızı korumanın tek yolu örgütlü olmaktır. Sizlerin yaptığı gibi UİD-DER çatısı altında bir araya gelip, dertleşmek ve birbirine kenetlenmek bugün daha da önemli hale gelmiştir. Biz gençler ne kadar şanslıyız ki örgütlenip bu düzende ayakta kalabileceğimiz, doğru bir rotadan gideceğimiz, mücadele edebileceğimiz örgütümüz UİD-DER var. Tüm UİD-DER’li arkadaşlarımı sevgiyle selamlıyorum.