
Özel eğitim ve rehabilitasyon merkezinde psikolog olarak çalışıyorum. Öncelikle söylemeliyim ki özel eğitim ve rehabilitasyon merkezlerinde amaç özel gereksinimi olan çocukları korumak değil, öğretmeni korumak hiç değil… Bütün amaç para kazanmak. Bu kurumlar Milli Eğitim Bakanlığından öğrenci başına ödenek alıyorlar. Ne kadar çok öğrenci gelirse aldıkları ödenek o kadar artıyor. Milli Eğitim Bakanlığı bu merkezlerde psikolog çalıştırmayı zorunlu kıldığı için bizi işe alıyorlar. Ama bizden asıl görevimizin dışında şeyler yapmamız isteniyor. Bizden istedikleri şey; ailelerle motive edici konuşmalar yapalım, böylece çocuklarının kuruma gelmeye devam etmesini sağlayalım. Oysa psikologların görevi bu değildir. Psikoloji umut satmaz, gerçekle yüzleştirir, aileleri yönlendirir. Elbette bunu yaparken motive etmek gerekir. Nihayetinde bazı aileler çocuklarının durumunu öğrendiklerinde ya abartılı bir panik hali yaşıyorlar ya da tersinden tamamen umursamaz olabiliyorlar. Ama biz “müşteri temsilcisi” değiliz, çocuklar ve aileleri de müşteri değil. Ailelerin çocuklarının eğitimi konusunda hiçbir bilgisi yok. Kurum ne derse onu yapıyorlar. Rehabilitasyon merkezine gelen otizmli öğrenciler var. MEB psikologların otistik çocuklarla çalışmaması gerektiğini söylüyor ama işveren beni buna zorluyor. İşveren yönetmeliği bilmiyor mu? Bal gibi biliyor ama görmezden geliyor. Ailelere “bakın, çocuğunuz psikolog görüyor” demiş oluyorlar çünkü. Böylece “müşteri” sayısını arttırıyorlar.
Kurum yönetimi öğrencinin ihtiyaçlarından veyahut öğretmenin, psikologun taleplerinden yola çıkarak bir program hazırlamıyor. Bu nedenle de kendi becerilerinizi öğrenciye aktarmanız, ona yardımcı olmanız mümkün olamıyor. Öğrenciyi takip etmeniz bile mümkün olamıyor. Çalışırken ilgilendiğim öğrencinin destek programını ben belirleyemiyorum. İlk zamanlar aldığım öğrencinin durumuna göre program hazırlıyordum. Hatta her öğrenci için dosya tutuyordum. Ama artık tutmuyorum çünkü bir işe yaramıyor, sadece notlar almakla yetiniyorum. Neden mi? Çünkü düzenli olarak belirli periyotlarla aynı öğrencileri alamıyorum, takip edemiyorum. Kurum yönetimi okula çocukları getirtmek ve boş kalmalarını engellemek için kim boşsa ona veriyor, çocuğun ihtiyacını ve gelişimini gözetmiyor. Örneğin bir hafta aldığım bir öğrenciyi ertesi hafta aynı gün almak istiyorum ama onun yerine zaten bir gün önce gördüğüm bir öğrencinin yazıldığını görüyorum. Sorduğum zaman ise “programı böyle yaptık” diyorlar sadece. Başka bir örnek vereyim. Bizim aile görüşme formumuz var, bu formla çocuğun hikâyesini öğreniyoruz. Bazı çocukların ailelerine bu formu doldurtmak ve çocuk hakkında daha fazla bilgi almak için ailelerle görüşmek istiyorum ama görüşemiyorum. Çünkü bütün saatlerim dolduruluyor.
Özel eğitim ve rehabilitasyon merkezlerinde öğretmeni, psikologu, fizyoterapistiyle tüm çalışanların yaşadığı pek çok sorun var. Çalışma koşulları kötü, aldığımız ücretler düşük. Çalışanların daha verimli olmasını sağlayacak araçları ve ortamı yaratmak yerine tam tersi hareket ediliyor ve bir anlamda bu kurumlar günü kurtarıyorlar. Böylece çocuklar nitelikli eğitim alamıyor, bizler ise düşük ücrete uzun saatler boyunca çalışıyoruz. Tam bir kısır döngü. Örneğin ben ilk zamanlar işimin en iyisini yapmak için çok çaba sarf etmeme rağmen sonrasında bu çabamın desteklenmediğini, aksine bazı durumlarda ısrarcı tutumumdan rahatsız olunduğunu, yapmam gerekenin dışında işler istendiğini gördüğümde çabalamayı bıraktım. Bir emekçi olarak düşük ücrete mahkûm edilmem de cabası… İşin en üzücü yanı bu kurumlara gelen çocuklar emekçi ailelerin çocukları. Onların paralı özel kurumlara gidebilecek maddi gücü yok, başka seçenekleri yok.
Bir öğretmen arkadaşımla sohbet ettiğimde daha önce çalıştığı kurumda yaşadığı sorunları anlatmıştı. Öğretmenlerin SGK priminin düşük yatırılmasından gelmeyen öğretmene kurumdaymış gibi öğrenci yazılmasına kadar pek çok usulsüzlük yaşandığını, bunları belgeleriyle birlikte MEB’e şikâyet ettiğini ama kuruma “yazılı uyarı” dışında hiçbir yaptırım uygulanmadığını söylemişti. MEB bu kurumları neden denetlemiyor, neden yaşanan sorunları dile getiren çalışanları ve öğretmenleri dinlemiyor? En önemlisi ise bu kurumlar neden özel? Neden MEB’e bağlı kamu kurumları olarak faaliyet göstermiyor? İnsan düşünmeden edemiyor. Demek ki özel eğitim ve rehabilitasyon merkezleri; emekçilerin özel eğitime ihtiyaç duyan çocuklarının gelişimine katkı sağlasın, yaşam kalitesini arttırsın diye açılmadı. Ne iktidarın ne de bakanlığın derdi çocuklar değil demek ki.