
Başlığı okuyan işçi arkadaşlarımın tepkilerini duyar gibiyim. Büyük bir çoğunluğumuz “mantıklı, evet, biz belirlemeliyiz” diyecek. Bazı işçiler ise “nasıl olacak ki bu?” diyecekler. Neden olmasın ki? İşçinin halini, gün içerisinde midesine ne giriyor, ne kadar borcu vardır, en iyi biz biliriz. Bir işçinin hangi koşullarda barındığını ya da ne giydiğini en iyi biz biliriz. Sosyal yaşamını, ayda kaç kere dışarıda yemek yiyebildiğini, sinemaya gidip gitmediğini, keyifli bir uğraş için parası, vakti olup olmadığını, tatil yapıp yapamadığını, en iyi biz biliriz. En kritiği evinde bakılması gereken kaç nüfus olduğunu da en iyi biz biliriz. Kaç çocuğun geleceği için çalışmak zorunda olduğunu da biz biliriz. İşçi sınıfının yaşamını en iyi biz biliyorsak, asgari ücretin belirlenmesinde bizim söz hakkımız olmalı, bizleri iliklerimize kadar sömürerek zenginliklerine zenginlik katan patronların değil!
Sermaye sahipleri, 4 kişilik bir ailenin beslenme, barınma, eğitim, sağlık, kültür gibi temel ihtiyaçlarını asgari düzeyde karşılaması gereken asgari ücreti tek kişinin ihtiyaçları üzerinden hesaplıyorlar. Üstelik bu hesabın sonunda tek kişinin bile asgari ihtiyaçlarına yetmeyecek bir sonuç çıkarıyorlar. Asgari ücret sendikalı, sendikasız tüm işçi sınıfını yakından ilgilendiren önemli bir konu ve mücadele alanı olmasına rağmen sendikalar tarafından sessizce geçiştiriliyor, gerçekçi rakamlar telaffuz edilmiyor. Asgari ücret tüm ücretler için emsal teşkil etmiyor mu? İşçi sınıfımızın “geçinemiyoruz, açız” feryatlarını örgütlü bir güce çevirecek olan sendikalarımız değil mi?
Türkiye’de hayat pahalılığı almış başını gidiyor. İşçinin aldığı üç kuruş ücret yüksek enflasyon karşısında dibi gördü bile. Kredi kartlarımız şişti. Önümüz kış, sırtımızdaki yük daha da artacak. Çocuklarımızın karınlarını sağlıklı gelişim için gerekli besinler yerine, makarna, pirinç ve çorbayla doyuruyoruz. Evlerimize artık neredeyse et, meyve girmez oldu. Pazarda, markette her şey ateş pahası. Nerede ucuzluk varsa orası tıklım tıklım doluyor. Pazarlara akşama doğru gidenlerin, pazar toplanırken yerlerden çürümemiş meyve-sebze ayıklayanların sayısı arttı. İnsanlar sebze ve meyvelerini çıkma, ezik alıyor ya da topluyor. Bize bu yapılanları normal görmeyelim. Sesimizi sokakta, evde, işyerlerinde daha gür çıkaralım. Bizler emeği ile geçinen milyonlarız. Patronların kölesi olmayalım! 4 kişilik bir ailenin temel-asgari ihtiyaçlarını gerçekten karşılayacak ücret hakkımızı savunalım!