
Geçtiğimiz günlerde bir videoya denk geldik. Bir öğretmen öğrencileri yan yana dizerek ödüllü bir koşu yarışı yapacağını söylüyor. Gençler normal şekilde koşacağını sanırken öğretmen kuralları anlatıyor: “Eğer özel eğitim aldıysanız iki adım öne gelin”, “Faturalar için ailenize hiç yardım etmenize gerek kalmadıysa iki adım öne gelin”, “Bir sonraki öğününüz için endişelenmediyseniz iki adım öne gelin!” Koşu başlamadan bakıyoruz ki ilk başta yan yana olan öğrencilerden kimisi yerinde sayıyor, kimisi daha “koş” düdüğü çalmadan parkuru yarılamış!
Videodan çok etkilendik, tartışmaya başladık. Bir arkadaşımız şöyle dedi: “Ben de adım atamadım!” Videoda kendini gördüğünden, çok etkilendiğinden bahsetti. Bir diğer arkadaşımız da: “Sınavlarla böyle bir yarışın içinde buluyoruz kendimizi. Özel eğitim alanlar da bizden 5-10 adım önde oluyorlar. Aslında bir dönem ben de bu yarışa kaptırmış, kendimi suçlar olmuştum. Ama UİD-DER sayesinde değiştim. Birbirimizle rekabet etmenin çözüm getirmediğini, bizi birbirimizden ayırdığını, düşman ettiğini gördüm” dedi. Uzunca süre sessiz kaldık.
Bu sistemde fırsat eşitliği denen şey hikâyeden ibaret! Sınıf eşitsizliğinden kaynaklanan bir fırsat eşitsizliği var.Sermaye sahiplerinin, zenginlerin çocukları hep önde, emekçi ailelerinin çocukları ise hep geride kalıyor. Yoksulluk da zenginlik de aileden miras kalıyor. Bizler sadece yarış atı gibi koşturuyoruz bu adaletsiz yarışta. Yoksulluğumuz, ayaklarımıza çakılan bir çivi gibi yerimizde saymamıza neden oluyor. Fakat birlik olduğumuzda değiştirme gücüne sahip olduğumuzu biliyoruz. Bizim mücadelemiz sayesinde gelecekte kimse yarışmak zorunda kalmayacak, herkes barış ve özgürlük içinde yaşayacak.