
Bizler emeğiyle geçinen insanlarız. Haftanın 6 günü günde en az 9-10 saatimizi işyerinde geçiriyoruz. Koskoca bir ömrü sadece temel ihtiyaçlarımızı karşılayabilmek için tüketiyoruz. Biz çalışıyoruz, çalıştıkça çarklar dönüyor, zenginlik birikiyor ama bu adaletsiz düzende biriken zenginliğin çok küçük bir kısmı bizim payımıza düşüyor. Son zamanlarda bu yük daha da ağırlaştı. Onca çalışmaya rağmen ekonominin iyice rayından çıkmasıyla artık kıt kanaat dahi geçinemez olduk.
TÜİK Ekim ayı için yıllık tüketici enflasyonunu yüzde 19,89 olarak açıkladı. Oysa market işçilerinin dahi fiyat değiştirmekten başları dönmüş durumda. Enflasyon Araştırma Grubu ENAG ise enflasyonu yüzde 49,87 olarak açıkladı. Açıklanan enflasyon rakamları ücretlerimiz açısından önemli. Çünkü ücret artışları hesaplanırken bu oran dikkate alınıyor. Tüm ücretli çalışanlar düşük hesaplanan enflasyon oranına göre zam aldığı için alım gücü yani reel ücretler her yıl geriliyor. Geçmiş yıllarda asgari ücretli çalışanlara oranla daha yüksek ücret alan öğretmen, hemşire gibi kamu emekçilerinin de ücretleri bu yolla düşürüldü. Liranın değerinin düşmesi kamu emekçilerinin alım gücünü daha da geriletti. Önemli olan elimize geçen ücretle ne kadar ürün satın alabildiğimizdir. Mesela asgari ücret sadece son 3 ayda 110 dolar eridi. Pazara, markete her gittiğimizde aldığımız ürünlerin gramajını daha da azaltıyoruz.
Biz böyle her gün kara kara düşünerek, hesap ederek yaşamak istemiyoruz. Böylesinin yaşamak olmadığını da bu düzeni değiştirecek gücümüz olduğunu da biliyoruz. Yeter ki bir araya gelelim, hakkımız olanı almak için mücadele edelim. Biz sefaleti yaratanlara boyun eğmiyor, mücadele ediyoruz. Gücümüzü mücadele örgütümüz UİD-DER’den alıyoruz. Dünyanın dört bir yanında “Artık Yeter” diyerek meydanları dolduran sınıf kardeşlerimizi gördükçe umutla doluyoruz.