Türkiye ekonomisi uçurumdan aşağı tepetaklak düşmeye devam ediyor. Ne yazık ki bu filmin faturası bir tek bizlere yansıtılmak isteniyor. Üstüne döviz kurunun yükselişi de etkisini her anlamda hissettiriyor. Böylece krizin etkilerini daha hızlı yaşıyoruz. Her güne yeni bir zamla uyanmaya başladık. Hatta gün içinde zam üstüne zam gelse abartılı olmaz, şaşırtmaz bir hava hâkim. Çalışma koşullarının gittikçe kötüleşmesi, işgücünün ucuzlaması, ücretlerin alım gücünün azalması gibi durumlar elbette bastırılan isyan duygularını da her yerde, her işyerinde yeşertiyor.
Mersin Toptancı ve Sebze-Meyve Hal Kompleksi önünde paketleme işi yapan 300 kadın işçi eylem yaptı. Yevmiyelerinin azlığına, iş güvenliği ve sigortalarının olmamasına isyan eden kadın işçiler, haklılıklarını yüksek sesle dile getirdi. Herkesin mağdur olduğunu belirten kadın işçilerden biri, “sabahın 5’inde işe geliyoruz, akşam 6’ya kadar çalışıyoruz. Herhangi bir sigorta ya da sağlık güvencemiz yok” dedi. Geçtiğimiz hafta bir arkadaşlarını bu ağır şartlar yüzünden yitirdiklerini anlattı. Arkadaşlarının iş sırasında kalp krizi geçirip yere düşmesi ve hayatını kaybetmesi de aslında bu ağır çalışma koşullarının bir sonucudur. Tıpkı yeni gösterime giren Grev filminde anlatıldığı gibi, Bursa’da iplik fabrikasında kölece çalıştırılan kadın işçilerin bu ağır koşullara dayanamayıp iş sırasında yere yığılıp öldükleri gibi! Dönemler farklı olsa da patronların, örgütsüz olduğumuz koşullarda bize reva gördüğü çalışma ve yaşam koşulları aynı. Dahası yevmiyelerinin 140 lira olduğunu ve haftada sadece 3 gün çalıştıklarını ifade eden işçiler, bu durumun ne kadar yıpratıcı olduğundan bahsediyorlar. “Bedenimiz yıpranıyor. Bize verilen ücret asla yetmiyor. Akşam yattığımızda yağın fiyatı sabahleyin değişmiş oluyor. Hepimiz kiracı insanlarız” diyorlar.
Ha orası ha burası, ha dün ha bugün, kapitalist sömürücülerin bizlerin yaşamını umursadığı bir zaman, mekân yok. Bizler işgücümüzü satarak yaşamımızı zar zor idame ettirirken patronlar sırça köşklerinde zevkusefalarına devam ediyorlar. Kriz koşullarında hangi dertlerle boğuştuğumuz zerrece umurlarında olmuyor. Krizin yükünü kamburlaşan sırtlarımıza, çöken omuzlarımıza yüklemeye devam ediyorlar. Ne zamana dek mi? Ta ki yevmiyeci kadınların isyanındaki gibi buna hep birlikte ses çıkarana dek!