
Havuz medyası yalanda Gobbels’i çoktan geçti. İşsizliğin olmadığı, işçilerin maaş beğenmediği şeklindeki yalanlarına vardiya halinde devam ediyorlar. Bu yalanların sonuncusu olarak “8 bin lira maaşla çalışacak işçi yok” haberi Türkiye gazetesinde büyük puntolarla çıktı. Bu yalanın devamında “dünyaya gemi üreten Yalova’daki tersane, kesenin ağzını açtı, eleman bulamıyor. İş beğenmeme problemi üretimi frenlemeye başladı. Anadolu’da birçok işletme, işçi açığını kapatmak için maaşı yükseltti. Yalova’da her yıl 6 gemi satıp 150 milyon dolarlık ihracat yapan tersane kaynak, montaj ve mobilya elemanı arıyor. Maaş 8 bin lira ancak çalışmak isteyen yok” deniliyor.
Havuz medyası örgütsüz işçilerin aklını karıştırmaya ve birbirlerine karşı kışkırtıp bölmeye çalışıyor. İşçiler bu yalanlara kanmamak için UİD-DER gibi işçi örgütlerinin yayınlarını takip ederlerse gerçekleri olduğu gibi görür ve kavrarlar. Ayrıca şu patronların ve onların yalancı medyasının “eleman” kavramına da sınıf temelli bakarak sözün doğrusunun işçi ve işçi sınıfı olduğunu kavramak gerekiyor. Sınıf örgütlerimiz olan sendikalarda ve UİD-DER gibi işçi örgütlerinde bir araya gelirsek dünyaya kendi sınıfımızın penceresinden bakmayı öğreniriz. Doğru bildiğimiz yanlışları düzeltiriz.
Bir diğer önemli konu ise ücret meselesidir. Mesela Türkiye gazetesinin bu yalan haberini eleştiren ekonomist Mustafa Sönmez, “bu manşeti atan cahil, vasıflı kaynak elemanı olmayı sıradan bir şey sanıyor. Hem beceri gerektirir hem de yorucu ve tehlikeli işlerden biridir; 8 bin TL’ye tabii ki çalıştıramazsınız” dedi. Mustafa Sönmez, iktidarı ve havuz medyasını haklı olarak eleştiriyor. Ancak mesele sadece vasıflı işçiye düşük ücret verilmek istenmesi değildir. Yoksulluk sınırının dahi 10 bin lirayı geçtiği bugünün Türkiye’sinde 8 bin lira sanıldığı gibi yüksek bir ücret değildir. İşçiler de vasıflı da olsa vasıfsız da olsa yemek, içmek, giyinmek, barınmak, çocuklarını okutmak kısacası geçinmek zorundalar ve geçinmek özellikle İstanbul gibi şehirlerde yaşayan bir işçi ailesi için çoktandır epey zorlaşmıştır. Patronlar sınıfı çıtayı o kadar düşük tutuyor ki, bir işçi ailesinin asgari ihtiyaçlarını karşılaması gereken asgari ücret yerlerde sürünüyor. İşçiye, yoksulluk sınırının dörtte biri kadar bir asgari ücret layık görülüyor, dayatılıyor. Patronlar bunu çok çok iyi bildikleri halde, utanmadan sıkılmadan, pervasızca ve büyük bir ikiyüzlülükle, sanki düzgün ücretler veriyorlarmış gibi çalıştıracak işçi bulamadıklarını söylüyorlar. Bu, külliyen yalandır.
Bugün sermaye sınıfının çıkarttığı ekonomik krizin ve siyasi iktidarın işçi düşmanı politikalarının bedelini her işçi kendi yaşantısında işsizlik, düşük ücretler, uzadıkça uzayan iş saatleri olarak görüyor, yaşıyor. Erdoğan, AKP-MHP ve havuz medyası işçilerin iş beğenmediğini aralıksız propaganda ediyorlar. Ama vicdanı olan emekçiler, işçiler artık bu yalanlara kanmıyorlar. Bizler, yani örgütlü ve bilinçli işçiler, diğer sınıf kardeşlerimizi de örgütlü mücadeleye çekmenin yollarını bulmalıyız. Hep söylediğimiz gibi, işçi sınıfı örgütlüyse her şeydir, örgütsüzse hiçbir şey.