
Asgari ücretle çalışan emekçiler olarak artan hayat pahalılığı yaşamımızı giderek zorlaştırıyor. Aldığımız ücretlerle geçinemiyoruz. Her şeyden kısmaya, mutfağımızı kurtarmaya çalışır hale geldik. Hayatın bütün yükünü taşıyan biz emekçi kadınlar; eşlerimizle, çocuklarımızla çok zor günlerden geçiyoruz. Zamlarla kovalamaca oynuyoruz. Bir gün önce aldığımıza bir gün sonra zam gelince, kâr ettik sayıyoruz. Çünkü günümüzü kurtarmak, karnımızı doyurmak, en azından mutfak cephesini ayakta tutmak için mücadele ediyoruz.
İşçiler olarak büyük bir koro halinde “geçinemiyoruz” diyoruz. Fabrikada aramızda konuşurken “ikramiyemi alınca altın alacağım” diyenler olurdu, şimdilerde emekçi kadınlar ikramiye alınca un, şeker, deterjan, yağ, çay gibi temel ihtiyaçlarını almaktan bahsediyorlar. Ucuz gıda nerede, üç beş kuruş düşük fiyatlı ürünler nerede diye market market dolaşır olduk. Hatta işyerinde, mahallede kadınlarla sosyal medya üzerinden grup kurduk, “ucuzluk nerede” diye haberleşiyoruz. Bir babanın çalışıp ailesine baktığı, çocuklarını okuttuğu günlerden geçtik. Şimdi bütün aile çalıştığımız halde geçinemiyoruz. Karnımızı doyurmak dışındaki ihtiyaçlarımızı yok sayıyor, erteliyoruz.
Bütün zenginlikleri üretenler olarak bir gün bile gün yüzü görmeden bu dünyadan göçüp gidecek miyiz? Ülkeyi yönetenlere sesleniyoruz: Bizi bugün duymazdan geliyorsunuz ama her saltanatın bir sonu vardır. Biz işçiler artık susmuyoruz, bu kötü yaşama boyun eğmiyoruz. Üç kuruşun hesabını yaparak karın tokluğuna çalışmak istemiyoruz. Biz kadınıyla erkeğiyle işçi sınıfıyız. Herkesin insan gibi yaşamasını istiyoruz!