
Hayat pahalılığı, geçim sıkıntısı her geçen gün biz emekçilerin belini biraz daha büküyor. Bu durumla baş etmek için ihtiyaçlarımızı ya erteliyoruz ya da karşılamaktan vazgeçiyoruz. Alım gücümüz öyle bir hızla düşüyor ki “tabiri caizse yazı tura atmak için 1 lirayı havaya atacak olsak yere 50 kuruş olarak düşecek” diye sohbet ortamlarında espriler yapıyoruz. Biz de Dilovası’nda çalışan bir grup işçi olarak çay molalarımızda, yemek molalarımızda bu konu üzerine konuşuyoruz, sohbet ediyoruz.
10 yıldır inşaat sektörüne metal aksamlar üreten bir fabrikada çalışan Esra abla açtı konuyu ilk olarak: “Artık çarşıya, pazara, markete gitmek istemiyorum. Her hafta gittiğim pazarda fiyatlar bir önceki haftayı mumla aratır oldu. Zaten öyle ekstra aldığımız bir şey yok. Mandalina, elma, biraz patates, soğan, biraz sebze alayım desem 200 lira uçup gidiyor. İşten eve döndüğümde pazarın toplanma saatine denk geliyorum. Eskiden evime en yakın yerden alıyordum. Şimdi pazarın toplanma saatiymiş, hengâmeymiş hiç düşünmeden koştura koştura pazarın öbür ucuna kadar gidiyorum. Niye? Belki diğer tezgâhlarda daha ucuza bulurum diye düşünüyorum.” 2 yıldır aynı fabrikada çalışan Leman girdi söze: “Esra abla, iğneden ipliğe her şeye, her gün zam geliyor. Ne yapacağımızı şaşırdık. Kartlara yüklendikçe yükleniyoruz. Şimdi yılsonu geldi. Yeni asgari ücret ne kadar olacak, o konuşuluyor. Biri diyor ki ‘son kırk beş yılın en yüksek zammı olacak’, öbürü başka bir şey diyor. Herkes bir şey diyor. Ama ben de diyorum ki seçim muhabbetleri aldı başını gitti. Sırf insanların gözünü boyamak için böyle söylüyorlar. Yoksa asgari ücrete yüzde 25-30 zam yapsalar ne olacak? Bizim kaybımızı hiçbir şekilde karşılamıyor ki. Dolar 14 liraya merdiven dayamış. Olan yine bizim gibilere oluyor” diyerek tepkisini dile getirdi.
Aslında biz işçiler içine itildiğimiz koşullara büyük öfke duyuyoruz. Ama bu öfkemiz henüz homurdanmanın ötesine geçmiyor, sorumlulardan hesap sormamızı sağlamıyor. Çünkü birbirimize, kendimize güvenip birlikte hareket etmek yerine bir kurtarıcı bekliyoruz. Oysa hayat pahalılığının, bizi bu koşullara mahkûm edenlerin karşısına dikilmesi, kendini kurtarması gereken biziz.