
Ülkenin dört bir yanından “GEÇİNEMİYORUZ” çığlıkları yükseliyor. “Acaba yarın ay sonunu getirebilecek miyiz, kirayı-faturaları ödeyebilecek miyiz?” soruları içimizi kemiriyor. Belirsizlikler, işsiz kalma korkusu da cabası. Bu bitmek tükenmek bilmeyen kaygılar yüzünden insanlarda umutsuzluk, mutsuzluk ve depresyon baş gösteriyor. Bir araştırmaya göre 2020’de küresel çapta depresyon %28, kaygı bozuklukları %26 oranında artmış. Türkiye, Arjantin, Güney Afrika gibi ülkelerde ise bu oran sırasıyla %38,7 ve %28’in üzerine çıkmış. Evin mutfağını döndürmeye çalışan kadınlar ve iş bulma, gelecek kaygısı taşıyan 20-24 yaş arasındaki gençler psikolojik olarak çok daha fazla etkilenen gruplar arasında yer almış. Bunca sorunla tek başımıza baş etmemiz, kaygılarımızın üstesinden gelmemiz, yaşamımızı sağlıklı biçimde sürdürmemiz mümkün olabilir mi zaten?
Peki, bu durumu kader olarak kabul mü etmeliyiz? Biz de ruh sağlığımızı yitirinceye kadar çırpınıp durmalı mıyız? Tam tersine, önce birbirimize doğru bir adım atmalıyız. Bir araya gelmeli, dayanışma içinde olmalı, kenetlenmeliyiz. Birbirimize kapılarımızı açmaktan, dertleşmekten, dayanışmaktan vazgeçmemeliyiz. Bu sayede hem birbirimizin yaslandığı duvar olmalı, hem de haksızlıklara, adaletsizliklere, yoksulluğa, kapitalist sömürüye karşı birlikte mücadele etmeliyiz.
Biz öyle yapıyoruz dostlar. UİD-DER çatısı altında, dinç bir zihin ve ruhla, umutla geleceği bugünden kurmanın güzelliğini birlikte yaşıyoruz. Evimizde, işyerimizde, yaşamın tüm alanlarında enerjik ve güçlüyüz. UİD-DER sayesinde mücadele ettikçe, koro, şiir, gençlik, emekçi kadın gibi çalışmaların içinde yer aldıkça insan olduğumuzu hissediyor, tek başımıza yapamadığımız pek çok şeyi dayanışma içinde yapıyoruz. “Neyi değiştirebiliriz ki?” diyenlere, “gelin görün bir araya gelince hayatlarımızdaki değişimi” diyoruz...