
Türkiye’de işçiler arasında sendikalaşma oranları düştükçe asgari ücretle çalışanların sayısı artıyor. Ancak asgari ücrete işçilerin etki etme gücü neredeyse sıfıra inmiş bulunuyor. Resmi rakamlara göre 13 milyon işçinin sadece yüzde 10’u çeşitli sendikalara üye. Demek ki işçilerin yüzde 90’ı hiçbir sendikaya üye değil. Neredeyse yüzde yüzü çeşitli sendika ve derneklere üye olan patronlar için bu durum asgari ücret görüşmelerinde kendilerine büyük bir üstünlük sağlıyor.
Sendikalar ücret ve sosyal haklar konusunda toplu sözleşme yapma gücüne sahip işçi örgütleridir. Hemen hemen hiçbir sendikalı işçi asgari ücret almaz. Sendikasız çalışan işçi sayısı arttıkça işçiler asgari ücrete adeta mahkûm oluyorlar. Artık bu ücretle asgari ihtiyaçları bile karşılamak imkânsız! Diğer yandan asgari ücret sendikalı işçilerin ücretleri üzerinde de belirleyici bir güce sahip. Dolayısıyla 2022 yılı için öngörülen asgari ücret, vaatler, beklentiler ve tartışmalar anlamında nüfusun büyük çoğunluğunu etkisi altına aldı.
Sendikasızlaştırmanın bütün olumsuz sonuçları hem asgari ücret konusunda hem de çalışma şartları konusunda kendini apaçık göstermeye başladı. Milyonlarca işçi asgari ücret konusunda ortak bir tepki geliştiremiyor. Çünkü aynı kötü şartlarda aynı düşük ücreti alsalar da birlikte hareket edecekleri bir örgütlenme yok. Medyanın, sendika bürokratlarının ve patronların algı oyunlarıyla olan bitene seyirci kalınıyor. Topu topu üç dört görüşme ile milyonların kaderi belirlenmiş oluyor. Oysa asgari ücret konusunda tek çıkar yol örgütlü bir tutum almaktır. Sendika üyesi olsun olmasın bütün işçiler başta asgari ücret olmak üzere tüm sorun ve taleplerinde yan yana gelmeli, ortak mücadele vermelidirler.