
Asgari Ücret Tespit Komisyonunun orta oyununda bugün finale gelindi ve perde Erdoğan’ın açıklamasıyla kapandı. Erdoğan kameralar karşısına geçip 2022 yılında geçerli olacak asgari ücretin 4250 lira olacağını açıkladı. Türk lirasının dolar karşısında tepe taklak yuvarlanışı tüm hızıyla devam ederken yeni asgari ücreti açıklayan Erdoğan, şunları söyledi: “Yok geçmişte dolar şuydu, doların o olduğu dönemden hesabı dolar üzerinden yaparak şu anda da asgari ücreti tespit etmek gerekir gibi yaklaşımlar bir defa bu ülkenin şu anki çalışan işveren istismarından başka bir şey değildir.” Erdoğan, bu sözleriyle on milyonların sesine kulaklarını tıkadığını, işçi ve emekçileri zerre kadar umursamadığını ve asıl derdinin patronlar sınıfı olduğunu bir kez daha ortaya koymuş oldu. Milliyetçiliği körükleyerek, algı oyunlarına başvurarak emekçileri kandırma girişimlerini sürdürdü.
TÜİK’in gerçekler kabak gibi ortada olmasına rağmen enflasyonu yüzde 21 oranında gösterdiği, dolar arttıkça başta ithal ürünler olmak üzere ithal girdileri olan tüm yerli ürünlere de fahiş zamlar geldiği gerçeğini gizleyerek, zamları “stokçular”ın işi olarak yutturma çabası istismar olmuyor ama asgari ücretin dolar karşısında yaşadığı erimeyi ortaya koymak ve kaybın telafisini istemek istismar oluyor!
Bugün iktidarın iddia ettiği gibi asgari ücrette son yılların “en büyük” zammının yapılmasının, emekçilerin alım gücünü iyileştirmiyorsa hiç bir anlamı yoktur. Çünkü ücretlerdeki erime, yapılan zam oranının en az iki katıdır. Önce ücretlerin eriyen kısmı telafi edilmeli ve onun üstüne de bir yıl boyunca ücretleri enflasyondan koruyacak bir zam yapılmalıydı. Asgari ücrete yapılacak artış, dört kişilik bir ailenin asgari ihtiyaçlarını gerçekten karşılayacak bir oran olmalıdır!
Asgari Ücret Tespit Komisyonunun üçüncü toplantısının ardından yayımladığımız yazıda oynanan orta oyununa ve “büyük zam yapılacak” denilerek emekçilerin algılarıyla oynanmasına dikkat çekmiş, şunları söylemiştik: “Asgari ücretin 4 bin lira olmasıyla sayısal olarak bir artış söz konusu olsa da, gerçekte bu «eksi zam» anlamına gelecektir. Zira 2021’in başında 382 dolar olan asgari ücret, 4 bin lira olması halinde bugünkü kurla 285 dolar olacak. Yani yaklaşık 100 dolarlık bir kayıp söz konusu. Bugün «sıfır zam» yapılması halinde bile asgari ücretin en az 5348 lira olması gerekiyor. «En az» diyoruz çünkü liranın değer kaybı devam ediyor ve bunun nerede duracağını kimse bilmiyor.” Bu satırlar 10 Aralıkta yazıldığında dolar 14 liraydı. 6 günde 1,5 liralık bir artışla dolar 15,5 seviyesine geldi. Ve dolardaki yükseliş daha doğrusu liradaki değer kaybı devam ediyor.
Erdoğan’ın “Bugüne kadar olmuşun çok çok fevkinde bir artış yapacağız” dediği asgari ücret bugün 274 dolar ediyor. Enflasyon ise yüzde 60’ı geçmiş durumda. Bu koşullarda yapılan iddia edildiği gibi yüksek zam değildir, zam değildir, tam da “eksi zam”dır. Asgari ücretli bir işçi Ocak 2021’deki alım gücünün bile çok gerisinde kalmıştır. Bugün itibariyle yerine konulmayan kayıp 108 dolar yani bugünün kuruyla 1674 liradır! Üstelik işçiler yeni asgari ücretle maaşlarını ancak Ocak sonu-Şubat başında alabilecekler. O zamana kadar lira değer kaybetmeye, iğneden ipliğe her şeye zam gelmeye devam edecek. Zaten iyice diplere düşen alım gücü daha da dibe gidecek.
Erdoğan aynı zamanda asgari ücretten alınan gelir vergisi ve damga vergisini kaldırdıklarını da açıklayarak “işverenleri 450 liralık ilave yükten kurtarmış bulunuyoruz” dedi. Daha önce de söylediğimiz gibi patronların isteği “zam yükünün” bir kısmını devlete yıkmak ve böylelikle yüksek kârlarından zerre kadar ödün vermemekti. Öyle de oldu. Çok açık ki siyasi iktidar patronların üzerinden aldığı “yükü” emekçilerin sırtına bindirmek için dolaylı vergileri arttırmak gibi yollara başvuracak. Oysa işçilerin, sendikaların ve UİD-DER gibi işçi örgütlerinin asıl talebi asgari ücretten ve tüm ücretlerin asgari ücret kadarından vergi alınmaması, fakat vergilerin patronlardan kesilmesiydi. Kabaca bir hesap yaptığımızda vergiyi düştüğümüzde patronların ödeyeceği asgari ücretin 3500 lira civarında olduğunu görüyoruz. Yani gerçekte asgari ücret 230 doların altındadır.
Asıl mesele ücretimizle neyi ne kadar alabildiğimizdir, yani reel ücretlerdir. Bugün iktidarın iddia ettiği gibi asgari ücrette son yılların “en büyük” zammının yapılmasının, emekçilerin alım gücünü iyileştirmiyorsa hiç bir anlamı yoktur. Çünkü ücretlerdeki erime, yapılan zam oranının en az iki katıdır. Önce ücretlerin eriyen kısmı telafi edilmeli ve onun üstüne de bir yıl boyunca ücretleri enflasyondan koruyacak bir zam yapılmalıydı. Asgari ücrete yapılacak artış, dört kişilik bir ailenin asgari ihtiyaçlarını gerçekten karşılayacak bir oran olmalıdır!
Kardeşler, “büyük zam yaptık” diyerek bizi kandırmak istiyorlar. Yapılan zammın daha elimize dahi geçmeden çoktan kaybolup gittiğinin farkında olduğumuzu bile bile bizi aptal yerine koyuyorlar. Aptal yerine konulmamak, yaratılan algı oyunlarına kanmamak, taleplerimizi elde etmek ancak emekçilerin birlik ve mücadelesini güçlendirmesiyle mümkün olabilir. Gün birlik, mücadele ve dayanışma günüdür. Gün kurtarıcı beklemeden, hoşnutsuzluğumuzu şikâyet etmekle sınırlı bırakmadan örgütlenme günüdür. Gün emek cephesini büyütme, taleplerimizi mücadele hedeflerimiz haline getirme, bu hedefler uğruna birlikte mücadele etme günüdür!