28 Kasım Cuma akşamı, Ankara’daki mitinge katılmak için UİD-DER’li işçiler olarak yola çıktık. Otobüste şarkılar, türküler, marşlar söyledik, şiirler okuduk. Arkadaşlarımızın hazırlamış olduğu yiyecekleri yedik, hepimiz çok mutluyduk. Molalarda arkadaşlarımızla sohbet edip çay içtik. Sabah Ankara’daki UİD-DER derneğimizin önünde indik.
Arkadaşlarımız bize kahvaltı hazırlamışlardı, hep birlikte kahvaltımızı yaptık. Miting saati geldi. Miting alanına gitmek için yola çıktık. Otobüslerden indik, disiplinli bir şekilde kortejlerimizi oluşturduk. Flamalarımızı, pankartlarımızı aldık. Arama noktasına kadar sloganlarımızla, alkışlarımızla, ıslıklarımızla, zılgıtlarımızla, taleplerimizi haykırdık. Çevredeki insanlar bize hayranlıkla bakıp alkışlıyorlardı. Arama noktasından geçtikten sonra tekrar kortejimizi oluşturduk, önümüz çok kalabalıktı. 80 bine yakın insan vardı. Bu da insana huzur verici bir şey; Ankara’da miting öncesi güzel bir çalışma yapılmış. Doğu illerinden katılım yüksekti. Bu mitingde hep bir ağızdan slogan attık: “Krizin Faturası Patronlara!”, “Yaşasın İşçi Dayanışması!”, “Kurtuluş Yok Tek Başına, Ya Hep Beraber Ya Hiçbirimiz!”
İşçilerin coşkusu yüksekti. Ne var ki bu kriz yalnız oraya katılan işçilerin sorunu değil, bütün işçilerin sorunudur. Biz işçiler 80 bin değil milyonlarız. Bir avuç azınlığın elinde yoksulluk içinde yaşıyoruz. Her şeye zam geliyor; doğalgaza, elektriğe, suya, tükettiğimiz gıdalara. Yani sabah kalktığımızda mutlaka bir şeye zam gelmiş oluyor. Her şeyi üreten biz işçileriz. Neden krizin faturasını biz ödeyelim?
Bir kez daha gördük ki ne kadar doğru yerdeyiz. UİD-DER, işçilere, işçi sınıfının bilimini, işçi sınıfının nasıl bir mücadele vereceğini öğretiyor. UİD-DER pankartı altında alana nasıl disiplinli, coşkulu girdiysek, alandan çıkarken de aynı disiplinle, coşkuyla çıktık. Sırada Ankara Üniversitesi yemekhane bölümünde çalışan işçilerin grev ziyareti vardı. UİD-DER’li işçiler olarak yemekhane işçilerinin yalnız olmadıklarını, sınıf mücadelesinde yanlarında olduğumuzu haykırdık.
Ankara’daki derneğimize döndüğümüzde halaylar çektik, şarkılarımızı, türkülerimizi, marşlarımızı söyledik, şiirlerimizi okuduk UİD-DER tiyatro kulübünün çocuk ve büyük oyuncuları, işçiyi işçi diliyle anlatan doğaçlamalar ve skeçler yaptılar. Ankara UİD-DER’den arkadaşlarımız bizimle duygu ve düşüncelerini paylaştılar. Biz büyük bir aileyiz, tek bir yumruk tek bir ses gibi. Ankara’da çevremizdekiler bizim yalnız olmadığımızı görmüş oldular dediler. Ankara’daki arkadaşlarımız bizi güzel ağırladılar güzel uğurladılar. Ve 30 Kasım Pazar günü Gebze’deki mitinge katılmak için yola çıktık.
Sabah Gebze temsilciliğimize vardık, kahvaltımızı yaptık. Miting saati geldi. Miting alanına gireceğimiz yere kadar coşkuyla sloganlarımızı attık. Yine kortejimizi disiplinli bir şekilde oluşturduk. Alana doğru yürürken Gebze’nin işçi mahallelerinden gür bir sesle geçtik. Burada da çevreden hayranlıkla bakıp alkışlıyorlardı. Alana sloganlarımızla girdik, yerimizi aldık. Krizin faturasını patronlara ödetmek için işçiler Gebze’de de bir aradaydı. Alandan ayrılıp Gebze temsilciliğimize geri döndük. Arkadaşlar 250 kişiye yemek yapmışlardı. Bu kadar kalabalık insana yemek yapmanın öyle kolay bir şey olmadığını düşünüyorum. Hep birlikte yemek yedik. Çok güzel bir duygu birlikte olmak. İki gün dolu dolu mitinglerle geçti. İşçi sınıfı büyük bir güç, bir araya gelince neleri başarmaz ki, yeter ki bizler bir araya gelelim gücümüze güç katalım. Kaybedecek bir şeyimiz yok. İşçi sınıfı olarak krizin faturasını patronlara, sermayeye ödetelim. Bu kriz bizlerin krizi değil, bedelini de bizler ödemeyelim Bedelini patronlara ödetelim. Şimdiden UİD-DER saflarında yerlerimizi alalım.
Krizin Faturası Patronlara!
Birleşen İşçiler Yenilmezler!