
İşçiler, emekçiler, emekliler, köylüler, gençler… Hepimiz zor zamanlardan geçiyoruz. Bir işimiz olsun, yaşayabilmek, kendimizin ailemizin çocuklarımızın ihtiyacını karşılayabilmek, barınma, sağlık, eğitim ve ulaşım ihtiyacımıza yetecek bir ücrete çalışmak isteriz. Ama çalışma şartlarının zorluğu, uzayan iş saatleri, alınan maaşların yetersizliği, iş bulamayan insanların ve gençlerin durumu düşünüldüğünde işi olan da mutsuz, işi olmayan da…
Son birkaç haftadır gündem asgari ücretin ne kadar olacağıydı. İktidar sözcüleri ve medyası her ortamda yapılacak zammın otuz, kırk yılın en yüksek asgari ücret zammı olacağından bahsediyorlardı. Yapılan toplantılar, sendikaların eylem ve basın açıklamaları, tartışmalar derken asgari ücret 4253 lira oldu. Enflasyonun sürekli artması, iğneden ipliğe kadar her şeye peşi sıra gelen zamlar, kiralara, ulaşıma, akar-yakıta, elektriğe, doğalgaza gelen fahiş zamlar asgari ücreti daha almadan kuşa döndürdü. İktidar her zaman yaptığı gibi medyayı da kullanarak algı oyunları sahnelerken yapılan zammı sanki derdimize çareymiş, çok yüksekmiş, lütufmuş gibi sundu.
İşçi Dayanışması ve UİD-DER’in web sitesi ise bizim gerçeğimizi yazdı. Asgari ücretle ilgili işçi mektupları, fabrikalardan aktarılan sohbetler durumumuzu ortaya koydu. Ben uzun yıllar çalışan ve emekli olabilen şanslı işçilerden biriyim. Şansım sadece emekli olmam değil. Örgütlü ve bilinçli bir işçiydim, şimdi de örgütlü ve bilinçli bir emekliyim. Hayatın bütün olumsuzluklarına, karamsarlığa rağmen sorunları aşmak, gelecek güzel günlerin umudunu ve inancını hissetmek, hangi zamandan geçtiğimizi, zamanın ruhunu anlamaktan geçiyor. Bunu başarmak da örgütlü ve bilinçli olmaktan geçiyor. Eskilerin söylediği gibi, siyaset yoğunlaşmış ekonomidir. İşçi sınıfının siyasetini anladığımızda, çevremizdekilere, sendikalardaki sınıf dostlarımıza anlatabildiğimizde yaşamın akışının değiştiğini, havanın bizden tarafa döndüğünü hep beraber yaşayarak göreceğiz.