
Emekçi kadın kardeşlerimiz, işçi kadınlar!
Zorlu, kahırlı bir kışı geride bırakmaya, baharı karşılamaya hazırlanıyoruz. Ama biz işçi ve emekçilerin kara kışı, zam yağmuru, enflasyon fırtınası, hayat pahalılığı ayazı devam ediyor! Ücretlerimiz düşük, sofralarımız yoksul, faturalarımız kabarık, borçlarımız çok. Evlatlarımızın ihtiyaçlarına yetişmek, mutfaktaki yangını söndürmek neredeyse imkânsız. Şiddet, kadın cinayetleri büyüdükçe büyüyen derdimiz…
Gerçek enflasyon yüzde 115’e dayanmış durumda. Reel ücretler düşerken işçi sınıfının daha geniş kesimlerini içine alan yoksulluk çukuru büyüyor. İşsizlik ve yoksulluğun girdabındaki gençler gelecekten umutsuz. Tepemizdeki baskıcı rejim yapay kutuplaştırmayla, yalanlarla, algı oyunlarıyla sorunlarımızın kaynağını görmemizi engellemeye çalışıyor. Yoksulluğu inkâr ederek hâlâ buzdolabından, cep telefonundan dem vuruyor. Gerçekler ortadayken yoksulluğun inkâr edilmesi, evladının beslenme çantasına koyacak meyve alamayan, tencereyi nasıl kaynatacağını bilemeyen, işyerinde sömürülen, evin yükünü sırtlayan, hayatın her alanında ezilen, şiddet ve tacizle karşı karşıya kalan emekçi kadınların öfkesini daha fazla büyütüyor. Nitekim büyüyen “artık yeter” duygusu Türkiye’nin dört bir yanında iş bırakma eylemlerine ve zam protestolarına dönüşüyor. Emekçi kadınlar bu eylemlerde ön saflarda yerlerini alıyorlar.
Emekçi kadın kardeşlerimiz,
Türkiye’nin dört bir yanında kadın ve erkek işçiler ücretlerini yükseltmek için iş durduruyor, fiili grevler örgütlüyor, haklı talepleri için eylemler yapıyorlar. Emekçiler meydanlara çıkıp zamlara, yüksek faturalara isyan ediyor. Biliyoruz ki büyüyen yoksulluğa, işsizliğe, geleceksizliğe, rejimin baskı ve zorbalığına karşı sınıf kardeşlerimizle birlik ve dayanışma içinde olduğumuzda güçleniriz. Biliyoruz bizi ezenlere, sömürenlere karşı el ele verdiğimizde, yani örgütlenip mücadeleye giriştiğimizde güçleniriz. Güçlenince zulme ve zorbalığa karşı sesimizi yükseltebiliriz. Birbirimize çare oluruz, birbirimizin güvencesi oluruz.
Egemenler, siyasi iktidar ve patronlar tam da bu nedenle aramıza yapay ayrımlar, düşmanlıklar sokuyorlar. Baskıyı arttırarak bizi sindirmeye çalışıyorlar. Ama boşuna uğraşıyorlar. Çünkü artık geçmişin dünyasında değiliz! Biz emekçi kadınlar toplumsal yaşamın her alanında varız, her yerdeyiz. İşçi sınıfının kadınları olarak işçi sınıfının sorunlarının çözümüne kafa yoruyoruz. İşyerlerinde, fabrikalarda biz varız. Grev meydanlarında, direnişlerde, işçi eylemlerinde biz varız. Taleplerimizi daha yüksek sesle haykırmayı öğreniyoruz. Dayanışmanın bizi güçlü kıldığını biliyoruz. Birbirimize evlerimizin, yüreklerimizin kapılarını açarak hayatın ve mücadelenin her alanında birleşiyoruz. Değişim isteğiyle, özgürlük özlemiyle dolu emekçi kadın kardeşlerimizi aramıza alıyor, saflarımızı güçlendiriyoruz. Mücadelemizle erkek işçi kardeşlerimize de cesaret, güç ve güven aşılıyoruz. Yani mücadelemizle emeğin örgütlü mücadelesini büyütüyoruz ve büyütmeye devam edeceğiz.
Kardeşler,
8 Mart Uluslararası Emekçi Kadınlar Günümüz yaklaşıyor. 8 Mart, emekçi kadınların kendilerini ve evlatlarını sömürenlere, yoksulluğa, açlığa sürükleyenlere karşı mücadelesinden doğmuştur. 8 Mart işçi sınıfımızın kadınıyla erkeğiyle sömürüye karşı mücadelesinin tarihsel sembollerinden biridir. İşte bu nedenle bizler 8 Mart’ımıza sahip çıkmalıyız. 8 Mart’ı bize armağan eden işçiler, emekçi kadınlar gibi sınıf kardeşlerimizle tek yürek tek yumruk olmalıyız.
Unutmayalım ki emekçi kadınlar olmadan emeğin mücadelesi büyüyemez. Erkek ve kadın işçilerin birlik ve dayanışması olmadan mücadele başarıya ulaşamaz. Dayanışma ve mücadele ise hayatın ta kendisi demektir. Dayanışma varsa yalnızlık yoktur, mücadele varsa umutsuzluk yoktur. Sömürünün, sınıfların, cinsiyet ayrımcılığının, eşitsizliğin olmadığı bir dünyayı kurmak için el ele verelim. Özgürlüğün, barış ve kardeşliğin hâkim olduğu yarınları birlikte kuralım.
Yaşasın 8 Mart Uluslararası Emekçi Kadınlar Günümüz!