
Bizler uzun zamandır iş güvenliği uzmanı olarak çalışan işçileriz. Bugüne kadar yaşadıklarımızı anlatan, sorunlarımıza çözüm yolları arayan birçok mektup yazdık. Ama bu mektubu yazmak, bizim için zor olacak. Çünkü geçtiğimiz günlerde mücadeleci ve bu dünyayı değiştirmek isteyen bir arkadaşımızı, Rüzgârımızı, iş cinayetinde kaybettik. Öfkeliyiz, üzüntü içerisindeyiz.
Patronlar güvenlik önlemlerini maliyet olarak gördüğü için her gün iş cinayetleri yaşanıyor. Bu iş cinayetlerinde ölenlerin çoğunu belki tanımıyoruz. Kimisinin hikâyesini duyuyoruz, kimisinin hikâyesi ise verilen rakamların arasında uçup gidiyor. Etrafımızda, işyerlerimizde iş cinayetlerinin çoğaldığını görüyoruz. İş cinayetleri %98 oranında önlenebilecekken gözü dönmüş egemenler yüzünden bu oran tersine işliyor. Biz UİD-DER’li iş güvenliği uzmanları olarak işyerlerimizde iş cinayetleri olmasın diye kısıtlı imkân ve yetkilerimizle bir şeyler yapmaya çalışıyoruz. Yapmaya da devam edeceğiz.
Biz Rüzgâr’ın hikâyesini biliyoruz. İstanbul'dan mücadele arkadaşlarımızın yazdığı “Gönülden Neşelimizin, Rüzgâr’ımızın Ardından” mektubuyla onun hikâyesini öğrenmiştik. 13 yaşından beri çalışan bir işçi... Ailesine bakmak zorunda olan, hayalleri olan genç bir mücadele arkadaşımız. Ama ne yazık ki iş cinayetine kurban giden birçok sınıf kardeşimiz gibi o da sömürü çarklarının arasında yaşamını yitirdi. Bunun acısını iliklerimizde hissediyoruz. Kapitalist sömürü düzeni ve açgözlü patronlar sınıfı bir arkadaşımızı daha aramızdan aldı. Bunun kader olmadığını biliyoruz ve değiştirmek için mücadeleyi büyütmek ve dört elle sarılmak gerektiğine inanıyoruz.
Biz Rüzgâr’la aynı sınıfın, işçi sınıfının gençleriyiz. Mutluluklarımız da ortaktı, yaşadığımız zorluklar da. Gençlik yıllarımızı yaşarken karşımızda duran engeller de baskılar da ortaktı. Yaşama sevincimizi karartmaya çalışanlara karşı öfkemiz de... Biz aynı mücadele örgütünün çatısı altında, UİD-DER’de nefes alıyoruz. Grev ve direniş alanlarına da 1 Mayıs alanına da birlikte aynı coşku ile gidiyoruz. Coşkulu şiirleri ve şarkılarımızı birlikte söylüyoruz. Rüzgâr, ardında dostlarını, mücadeleye sımsıkı sarılmış dostlarını bıraktı.
Biz Rüzgâr’ı tanıdık ve aynı çatı altında aynı mücadeleyi verdik. Peki ya tanımadığımız, iş cinayetlerinde kaybettiğimiz diğer sınıf kardeşlerimiz? Belki çoğunu tanımadık ama benzer koşullarda fabrikalarda, torna tezgâhlarında, inşaatlarda, tarlalarda çalıştık. Aslında hepimizin daha iyi bir hayat özlemi vardı. Hayallerimiz, heyecanlarımız, sevinçlerimiz vardı. Sevinçlerimiz ve acılarımız bu kadar ortakken, daha fazla omuz omuza durabilirsek bu sisteme karşı, bir daha Rüzgârlarımızın acısı dağlamaz yüreklerimizi.
Patronlar sınıfı bizim yas tutup bir kenara çekileceğimizi zannededursun. Yasta değiliz ve yas tutmanın zamanı da değil. Büyük usta Nâzım Hikmet şiirinde “dövüşenler ölenlerin tutmaz yasını” diyordu. Bizler de Rüzgâr ve iş cinayetlerinde yitirdiğimiz nice canımızın hesabını er ya da geç kapitalist sistemden soracağız.