
Ey dünya, ey yeryüzü çiçekleri, ey her şeyin tamamlayıcısı, dokunduğu her yeri güzelleştiren emekçi kadınlarımız! Bazen ana, bazen öğretmen, bazen arkadaş, bazen sırdaş, bazen kardeş, bazen baba… Dokunduğu her şeye emek veren, çiçekler açtıran kadınlarımız… Yaşadığımız toplumda kadın olmak bir hayli zor. Çünkü eşitsizlikle boğuşan, şiddete maruz kalan, tacize uğrayan, cinayete kurban giden kadınlarımızın sayısı sürekli artıyor. Hak ettiği değeri göremiyor, aşağılanıyor kadınlarımız.
Yıllar önce çok acılar yaşanarak, çok bedeller ödenerek başlayan 8 Mart’ın hikâyesi, emekçi kadınların isyanıyla, mücadelesiyle uluslararası mücadele günümüze dönüşmüş. Ben de 8 Mart’ın tarihini UİD-DER’le birlikte öğrendim. Emekçi kadınların birbirlerine neler kattıklarını, birbirlerini nasıl yeşerttiklerini, bizi sömürenlere karşı nasıl kenetlenmemiz gerektiğini UİD-DER ailesiyle öğrendim. Her 8 Mart’ta UİD-DER pek çok kadının hayatına dokunuyor. Ben 32 yaşında tanıştım 8 Mart’ın tarihiyle. Küçücük kalbine bu koca tarihi sığdıran 9 yaşındaki oğlumsa çok daha erken tanışma imkânı buldu.
Etkinlik gününü her düşündüğüm an içim içime sığmıyor. Çünkü ay gibi, güneş gibi, su gibi parladı UİD-DER’in sahnesindeki emekçi kadınlar. Görev alan kadınlardan biri olarak, hiç unutamayacağım bir gün yaşadım sayenizde. Kırk yıl düşünsem aklıma gelmezdi, bu sahnede, bu yerde, böyle bir görev alacağım. Çok gururlandım en önde oturup şiir okumak için sıramızı beklerken. Daha sıkı, daha güçlü yumruklar yapmak geldi içimden. Eskiden beni dürterdi yanımda oturan arkadaşım, “şarkılara katıl, alkışla” derdi. Ama şimdi ev sahibi oldum. Görev aldım, eşimi, dostumu etkinliğe getirmek için çaba harcadım. Onlara derneği anlattım, önyargılarını kırmak için uğraştım. Kimi arkadaşlarımla aramızda gizli duvarlar örülü sanırdım ama birlikte çalıştıkça, hazırlıklara katıldıkça ısındık birbirimize, kalktı o duvarlar da aramızdan.
Sahne önünde, sahne arkasında bıkmadan, usanmadan çalışan, bizleri de çalıştıran herkese çok teşekkür ederim. Ben bu duyguları yaşarken, oğlum Umut’un da 8 Mart’ın önemini bilerek büyüyecek olması beni çok gururlandırıyor. Etkinlikten sonra, 8 Mart günü Umut okula gittiğinde, öğretmeni 8 Mart’ın hikâyesini anlatmak üzere sözlerine başlamış. Ama oğlum parmak kaldırarak bu hikâyeyi bildiğini söyleyip anlatmak için öğretmeninden izin istemiş. “8 Mart’ın Doğuşu” videosundan aklında kaldığı kadarıyla anlatmış tarihimizi. Öğretmeni önce şaşırmış, sonra bu anlattıklarını nereden bildiğini sormuş oğluma. O da “tabii ki UİD-DER’den öğretmenim” demiş. Yanında götürdüğü İşçi Dayanışması bültenini arkadaşlarına göstermiş. “Merhaba De” şiirini hem benim hem de kendisinin etkinlikte okuduğunu anlatmış. Eve geldiğinde tüm bu olanları bana anlattı ve öğretmenlerinin istediği 8 Mart resmi için yaptığı çizimi gösterdi. İşçi kadınların alevler arasında yardım çığlıkları attığı, kapıların kilitli olduğu o resmi görünce içim yandı.
Bana sarıldı ve “anne iyi ki sen o fabrikada değilmişsin. İyi ki dernekteki ablalar o fabrikada değilmiş. Keşke yardım edebilselerdi o annelere” dedi. Çok duygulandım, ağladım, bir daha sarıldım oğluma. Çocuklarımın bu değerleri bilerek büyüyecek olması benim için çok kıymetli. Adı gibi Umut olsun oğlum geleceğe! Çocuklarımızın üzüntüden, kaygıdan, korkudan uzak büyümesi için önce biz adım atmalıyız. Çocuklarımız için, kendimiz için bütün emekçi kadınları bir gün değil her gün öne çıkmaya davet ediyorum.