
Diyeceklerimiz var:
Kara günden, uykusuz geceye
Ziyan dünden, uzun niceye
Sayacaklarımız var…
Bizler, avuçlarıyla bir dünya yaratıp, var ettikleri dünyada bir avuç toprağı olamayan…
Gözleri yarı uykuda, sözleri kuytuda bırakılmak istenen…
Talepleri lütuf, varlığı güruh sayılan…
Ölümlerine fıtrat namazları kılınan,
Ama aslında,
Alın terinde emeği harmanlayıp,
Göğün en mavisini,
Baharın en yeşilini yaşama sunan işçileriz.
Ne minnet ne de ricadır taleplerimiz.
Hakikatin ta kendisidir bildiklerimiz!
Şimdi yıllardır egemenlerin duymak istemediği insanca çalışma ve yaşama isteklerimizi bir kez daha haykırıyoruz:
Sabah evlerimizden çıkıp, bedenimizin bir parçasını makineye kaptırmadan sağlam dönmek istiyoruz.
İşyerlerinde psikolojik şiddet ve mobinglere maruz kalmak istemiyoruz.
Bir öğünden tasarruf edebilmek için sabahları işe aç gitmek istemiyoruz.
Uzun saatler çalışarak sevdiklerimizi kör karanlıkta değil, gün ışığında görmek istiyoruz.
Temel ihtiyaçlarımız lüks olarak görülsün istemiyoruz.
Ekmek parası için yollara düşüp can pazarında kurban gitmek, kurban vermek istemiyoruz.
Pazara, markete gittiğimizde, pahalılıktan eli boş dönmek istemiyoruz.
Ekmeğimize göz dikilmesin artık.
Hakkımız olanla bize verilenler arasındaki uçurum kapansın istiyoruz.
İşyerlerinde cinsel taciz ve etnik ayrımcılıkla karşı karşıya kalmak istemiyoruz.
Değer görmek istiyoruz; saygı görmek istiyoruz.
Biliyoruz ki, tüm bu insanî talepleri ancak sınıf bilincini kuşanarak, inanarak, kavgaya atılarak kazanabiliriz. Sesimizi yükseltmek, gücümüzü birleştirmek için 1 Mayıs’a sahip çıkıyoruz. Mutlu yarınlara inançla, özlemle, UİD-DER’le yürüyoruz. Umutla, umutla, umutla 1 Mayıs’a!