
Gençlerin, kadınların, karşılaştığım insanların sıklıkla “ruhum daraldı” dediğini duyuyorum. İnsanları hayat pahalılığına karşı tasarruf yapmak için ellerinde kâğıt kalemle indirim kovalarken görüyorum. Haksız da değiller çünkü eskiden alabildiğimiz her şey artık ulaşması imkânsız yerlerde duruyor. Dünya ekonomik krizi bir yana, bizim itibar sevdalılarımızın israfları da artık can yakmayı geçti maalesef can alıyor. İnsan 21. yüzyılda çocukların açlıktan, yaşlıların bakımsızlıktan öldüğünü söylemeye utanıyor. Ama bu utanç onların, bu utancı tarihin çöplüğüne süpürmekse biz işçilerin asli vazifesidir.
1 Mayıs’a sayılı günler kaldı. 1 Mayıs alanlarını iki yıl boyunca çok özledik. Özlemlerimizle birlikte öfkemiz de içimizde doldu da taşıyor artık. Hayatın her alanında insanların itiraz sesleri yükseliyor! İşyerleri, sokaklar, marketler, dolmuşlar, evler “yeter artık, bu pahalılık nereye gidiyor?” diye feryat edenlerin sesiyle yankılanıyor. Hepimiz aynı daralmayı yaşıyoruz ve aynı özlemi duyuyoruz.
Yıllarca uzun saatler çalışıp düşük ücretler alan biz işçiler, bu hayatta istiyoruz ki çocuklarımızın yüzü gülsün! İstiyoruz ki insan yerine konup değer görelim ve bu hayattan bizler de tat alalım. Ama patronlar sınıfı bize bu güzelim dünyada yalnızca ve yalnızca köle olmayı, kendilerine hizmet edip üretim yapmamızı ve sonra da sessizce öbür dünyaya göçmemizi reva görüyorlar. Hayatı sadece kendilerinin yaşamaya hakkı varmış gibi bizi ötekileştiriyor, yok sayıyorlar. Hakkımızı arayınca bizi cezalandırıyorlar. Haliyle biz işçilerin de egemenlerin bu baskıcı, aşağılayıcı, vurdumduymaz tavırlarından ruhumuz daralıyor. George Floyd gibi nefesimiz daralıyor ve boğuluyoruz. Kardeşler! Hepimizi kapitalist düzende aynı cenderenin altında ezdikleri için ruhumuz daralıyor. Bizim örgütsüz olduğumuzu bildikleri için bu kadar çok üstümüze geliyorlar. Hep beraber 1 Mayıs alanlarında çarkı bozuk bu düzene itirazımızı yükseltelim. Gelin ruhumuzu daraltan bu düzene karşı 1 Mayıs alanlarında hep birlikte özgürleşelim!