
Değişik ülkeleri gezerek oraların kültürlerini yansıtan kısa videoları izlemeye merak saldım bu aralar. Böyle bir videoda Japonya’yı gezen gezgin bu ülkede çok sayıda kişinin yakalandığı bir hastalığa değindi. Hastalığın adı Hikikomori. “Elini ayağını çekmek”, “geri çekilmek” anlamına geliyor. Hastalığa yakalananlar aylarca hiç evden çıkmıyorlar, tüm vakitlerini bilgisayar başında geçiriyor, yemek ihtiyaçlarını internetten söyleyerek karşılıyorlar. Böyle yaşayan insanların büyük bir çoğunluğunu gençler oluşturuyor ve sayıları Japonya’da azımsanmayacak kadar fazla. 2. Dünya Savaşından sonra hızlı bir kapitalist gelişme içine giren Japonya’da bu hızlı “gelişmenin” ağır bedellerinden birini işçi sınıfının gençleri ödüyor. Toplumsal hayatın dışında kalarak, hayatlarını ekranlardaki sanal dünyada geçirerek adeta anlamsızlığa sürükleniyorlar. Elbette bu durumda olan sadece Japonya’nın gençleri değil. Dünyamızın geri kalanında da hayat özellikle gençler için güzel gitmiyor. İşsizlik, aşırı uzun iş saatleri, düşük ücretler, gelecek kaygısı, her alanda derinleşen toplumsal sorunlar, yabancılaşma, körüklenen bireycilik, savaşlar, siyasi baskı ve yasaklar toplumu ve gençleri nefessiz bıraktıkça gençler “elini ayağını çekiyor”, adeta yaşamaktan vazgeçiyor.
Sayısız güzellik, bolluk ve bereketle dolu dünyamız kapitalizm yüzünden felaketlerle dolu bir gezegene dönüşüyor. Emperyalist savaş yangını dünyanın farklı ülkelerine yayılarak devam ediyor. Bununla beraber ekonomik kriz işçi sınıfını çok daha derinden vuruyor. İşçi, emekçi aileler temel gıda ihtiyaçlarını bile karşılamakta zorlanıyor. Neredeyse her gün yeni bir zamla uyanıyoruz. Artık işçi sınıfı için yaşamak oldukça zor. Tüm bunlarla sadece kendimizi düşünerek ya da evlerimizden dışarı çıkmayarak, geri çekilerek baş edemeyiz. Bu gidişata dur demek için birleşmeliyiz. 1 Mayıs günü, dünya işçi sınıfıyla birlikte alanlara çıkmalıyız.
Bizler bilinçli ve mücadeleci işçiler ve gençler olarak elimizi ayağımızı çekmiyoruz, geri çekilmiyoruz. Baharın gelişinin heyecanını yaşıyoruz içimizde. Bununla beraber dünya işçi sınıfı açısından en önemli günlerden birine, 1 Mayıs’a hazırlanıyoruz. İki senedir salgın bahanesiyle 1 Mayıs’ta işçi sınıfının meydanlara çıkmasını engelleyenlere inat 1 Mayıs’a sahip çıkmaya devam ediyoruz. Ben de hem fabrikamda hem de bulunduğum her alanda bütün işçi arkadaşlarımı, gençleri tanıdığım herkesi 1 Mayıs’ta bir arada olmaya ve bu gidişata itiraz etmeye çağırıyorum. Yaşasın 1 Mayıs, yaşasın sınıfsız, sömürüsüz, özgürlük, barış ve mutluluk dolu bir dünya kurma mücadelemiz.