
Geçtiğimiz günlerde Dünya Sağlık Örgütü tarafından bir rapor yayımlandı. 117 ülkede 6 binden fazla şehirden toplanan verilerle hazırlanan rapora göre, dünya nüfusunun %99’u insan sağlığına zararlı hava soluyor. İnsanların soluduğu havanın kalitesini ortaya koyan, havada bulunan zararlı parçacıkların miktarıyla ilgili veri sunan PM2.5 ve PM10 oranlarının son 11 yılda 2 bin şehirde 6 kattan fazla arttığı ifade ediliyor.
Son yıllarda yapılan araştırmalar özellikle kalp damar hastalıklarında bir artış olduğunu ortaya koyuyor. Bunun en büyük sebeplerinden birisi PM2.5 ve PM10 adı verilen ince partiküllü, havada asılı kalan, küçük katı maddeler ve sıvı damlacıklardan oluşan maddelerdir. Bu partiküller, nitratlar, sülfatlar, ağır metaller, organik kimyasallar, toprak veya toz partikülleri ve alerjenler olmak üzere pek çok bileşenden oluşuyor. Dizelli motorlu taşıtlar, kömür, fosil yakıtlar, arıtma sistemi olmadan üretimine devam eden sanayi tesisleri, fabrikalar bu partikülleri havaya yayarken ormanların yok edilmesi, okyanusların, denizlerin, nehirlerin ve toprağın kirletilmesi zararı ve tehlikeyi büyütüyor.
Yayımlanan raporda önlenebilir çevre sorunlarının her yıl dünyada 13 milyondan fazla insanın yaşamını yitirmesine sebep olduğu vurgulanıyor. Solduğumuz havadaki zararlı maddeler pek çok sağlık problemine sebep oluyor. Kalp ve akciğer hastalıklarından erken ölümler gerçekleşiyor. Soluduğumuz kirli hava kalp krizleri, astım, bronşit gibi hastalıkları tetikliyor.
Kuşkusuz ekolojik kriz de hava kirliliği de kapitalist sistemin yarattığı toplumsal sorunlardır. Oysa var olan teknolojiyle yenilenebilir enerji kaynaklarını yaygınlaştırmak, radyoaktif kirlilik üreten ve yayan termik ve nükleer santralleri, kömür santrallerini kapatmak, temiz enerji üretmek mümkündür. Ancak burada temel mesele teknolojinin bu imkânı sunup sunmaması değil sermaye sınıfı için hangisinin daha kârlı olduğudur. Daha fazla kâr uğruna işçileri fabrikalarda, işyerlerinde posası çıkıncaya dek çalıştıran, iş kazalarına, cinayetlerine yol açan, yine aynı mantıkla çevreyi ve doğayı felakete sürükleyen, bizleri her nefeste zehir solumaya mahkûm eden kapitalistlerdir. İnsanlığı ilgilendiren tüm sorunlarda olduğu gibi bu sorunda da çözümün tek adresi örgütlü işçi sınıfıdır.