
UİD-DER’li emekçi kadınlar olarak İşçi Sınıfının Uluslararası Birlik, Mücadele ve Dayanışma Günü 1 Mayıs’ta kızıl gelincik tarlasını andıran kortejimizde yerimizi aldık. Dünyada başka hiçbir özel gün ya da bayram dili, dini, rengi, yaşadığı ülke ne olursa olsun milyarlarca insanı 1 Mayıs gibi bir araya getiremiyor. Bu farklılıkları aşıp milyarlarca insanı meydanlarda aynı taleplerle birleştiremiyor. Bu açıdan bizim için 1 Mayıs’ın önemi ve anlamı çok büyük. İşçi sınıfı olarak gücümüzü ve birliğimizi görebildiğimiz, taleplerimizi haykırabildiğimiz bir gün 1 Mayıs. UİD-DER Kadın Komitesi olarak 2022 1 Mayıs’ına bu bilinçle hazırlandık. Her sene olduğu gibi bu 1 Mayıs’ta da kortejimizde kadınların sayısı, oranı, coşkusu, sloganları dikkat çekti, haklı olarak bizi gururlandırdı. İşçilerin mücadele örgütü UİD-DER’in korteji, her kesimden emekçi kadınlar, genç öğrenci kadınlar, farklı sektörlerden işçi kadınlar için bir kürsü haline geldi.
2020 ve 2021’de 1 Mayıs’ın alanlarda kitlesel olarak kutlanması, işçi ve emekçilerin birbirinden güç alması, tepkilerini ve taleplerini ortaya koyması Covid-19 salgını bahanesiyle engellendi. 2022 1 Mayıs’ını ise işçilerin, emekçilerin, emekçi kadınların sorunlarının her alanda fazlasıyla ağırlaştığı bir dönemde karşıladık. Bu nedenle işçi kadınları, genç-yaşlı emekçi kadınları daha büyük bir kararlılıkla1 Mayıs alanında, kendi talepleri etrafında bir araya gelmeye çağırdık. UİD-DER’li emekçi kadınlar olarak tüm taleplerimizi sloganlarımıza, dövizlerimize, pankartlarımıza yansıttık.
Bugün Türkiye’de büyük bir yoksullaşma dalgası yaşanıyor ve yoksulluk kalıcılaşıyor. 11 milyon kadın ev içi bakım yükü nedeniyle istihdama katılamıyor. İşyerlerinde, mahallelerde kreşler, hasta ve yaşlı bakım evleri kurulmuyor, ev işleri kadının işi olarak görülmeye devam ediyor. Toplumsal olarak ele alınması ve çözülmesi gereken bu sorunlar çözülmediği için emekçi kadının sıkışmışlığı, sorunları, kaygıları arttırıyor. Şiddet, cinsiyet ayrımcılığı can yakmaya devam ediyor. Bu yakıcı gerçekler emekçi kadınları adeta nefessiz bırakıyor. Tepemizdeki baskıcı rejimse yapay kutuplaştırmayla, yalanlarla, algı oyunlarıyla sorunların kaynağını, kendi sorumluluğunu gizlemeye çalışıyor. Onlar aklımızla dalga geçiyorlar, bizi, ihtiyaçlarımızı, taleplerimizi yok sayıyorlar. Hakkını arayanı şiddetle cezalandırmaya çalışıyorlar. Gerçekler ortadayken sorunlarımızın inkâr edilmesi, biz emekçi kadınların öfkesini daha da büyütüyor. Bu nedenle çeşitli sektörlerden, işyerlerinden, mahallelerden çıkıp alanda, UİD-DER kortejinde yerimizi aldık. Kapitalist sömürüye, yoksulluğa, hayat pahalılığına, işsizliğe hayır dedik. Aşağılanmaya, horlanmaya, yok sayılmaya tepkimizi gösterdik. “Biz varız, yaşamı değiştirmeye irademiz de gücümüz de var” dedik. “Şiddete, cinsiyet ayrımcılığına hayır” dedik. Kreş, eşit işe eşit ücret istedik, gece vardiyasının yasaklanmasını istedik. Bugün market raflarındaki yağ tenekelerine zincir, mama kutularına kilit vurulması hayat pahalılığının göstergesi, insanların çaresiz bırakıldığının itirafıdır. Öte yandan yağa zincir, mamaya kilit vurulabiliyorsa bu örgütsüz olduğumuzdan, demokratik hak ve özgürlüklerimiz elimizden alındığından, yani aslında işçi sınıfı olarak bizim bileklerimize ve zihnimize zincir vurulmuş olduğundandır. Bu nedenle demokratik hak ve özgürlüklerimize sahip çıkacağımızı, sömürüye ve eşitsizliğe karşı mücadelede kararlı olduğumuzu haykırdık.
Ukrayna’da yaşanan savaş, “gündelik” sorunlarımızla büyük toplumsal sorunların aslında nasıl da birbiriyle bağlı olduğunu, insanlığın nasıl da aynı anda nefes alıp verdiğini daha iyi gösterdi. Ukrayna savaşıyla birlikte gübre tedariki kesilince Sri Lanka halkının aç kalması, Brezilya’da et fiyatlarının fırlaması, Türkiye’de yağa zincir vurulması tesadüf değil. Derinleşen gıda krizi ve açlık, göç krizi ve artan milliyetçilik, şiddet, toplumsal atmosferin daha da zehirlenmesi… Elbette tüm bu sorunlar biz kadınları daha sert biçimde etkiliyor. İşte bu nedenle 1 Mayıs alanlarında en gür sesimizle emperyalist savaşa hayır dedik. Milliyetçi saldırganlığa, kutuplaştırmaya, düşmanlaştırmaya karşı durduk. Asıl düşmanımızın işçi sınıfımızın erkekleri değil sermaye sınıfı olduğunu haykırdık, işçi sınıfının uluslararası dayanışmasına duyduğumuz ihtiyacı enternasyonalist sloganlarımıza yansıttık. İşçilerin birliği ve halkların kardeşliği talebimizi haykırdık. Tüm bunlarla UİD-DER’li kadınlar olarak kadın mücadelesine de sınıfımızın penceresinden baktığımızı ortaya koyduk. Gururla söyleyebiliriz ki evlatlarımız da kendi talepleriyle yanımızdaydı. Çünkü onları işçi sınıfının mücadeleci evlatları olarak yetiştiriyoruz.
Mutfak yangınından orman yangınlarına, şiddetten yok sayılmaya, yoksulluktan göç krizine tüm sorunlarımızın kaynağı bu düzendir. Kapitalizm sorunları çözümsüz kılıyor, derinleştiriyor. Bizler sorunlarımızın tümünün çözümü için kapitalist sömürü düzenine karşı mücadele etmek zorundayız. İşyerlerimizde, sendikalarımızda, mahallelerimizde, hayatın her alanında karşılaştığımız tüm sorunların kaynağına karşı birleşmek zorundayız. Bu açıdan işçi kadınların, emekçi kadınların örgütlenmesi, kendi acil sorunları ve talepleri temelinde bir araya getirilmesi büyük önem taşıyor. Gerçekleri örtmeye, bizi yapay temellerde bölüp parçalamaya çalışanlara inat sınıfımızın mücadele saflarına güç vermeye, “emekçi kadınlar mücadelede öne” demeye devam edeceğiz.