
Soma Katliamının 8. yılında, hayatını kaybeden 301 maden işçisi basın açıklamaları ve etkinliklerle, sendikaların, işçi örgütlerinin, emekten yana milletvekillerinin, demokrat aydın ve sanatçıların yayınladıkları mesajlarla anıldı. Anmalarda kayıplar nedeniyle duyulan acı ve adaletsizliğe duyulan öfke öne çıktı.
Bağımsız Maden-İş Sendikası öncülüğünde Soma Hükümet Meydanı’nda toplanan maden işçileri ve ölen madencilerin aileleri buradan Madenci Anıtı önüne bir yürüyüş gerçekleştirdi. Yürüyüş sırasında “İşçilerin Birliği Sermayeyi Yenecek”, “Somayı Unutma Unutturma” sloganları haykırıldı. Madenci Heykeli önünde Bağımsız Maden-İş üyesi Ferhat Akılma yaptığı konuşmada, Soma katliamı sonrası suçlulara ödül gibi ceza verildiğini vurguladı. Katliam sonrası çıkarılan yasaların yetersizliği ve hâlâ ödenmeyen tazminatlar üzerinde durdu. Akılma taleplerini şöyle sıraladı: “Maden işçisinin ölüme ve ölene kadar çalışmaya mahkûm edildiği emeklilik düzeni ile ilgili yasal düzenleme yapılmasını, madenlerde iş sağlığı ve güvenliği önlemlerinin alınmamasından kaynaklı olarak hâlâ yaşanan iş cinayetlerinin, iş kazalarının, meslek hastalıklarının son bulmasını ve gerekli önlemlerin alınmasını, Uyar Ailesi tarafından gasp edilmiş olan Darkale, Azyak, Has Şekerler ocaklarında çalışmış maden işçilerinin işçilik alacaklarının eksiksiz ödenmesini talep ediyoruz.” Ayrıca meslek hastalıkları ve iş kazaları konusunda tam teşekküllü Maden hastanesinin en acil ihtiyaçları olduğunu belirtti. Haklarını alana kadar mücadeleden vazgeçmeyeceklerini söyledi.
Katliamda babasını kaybeden Nagihan Yılmaz ise yaptığı konuşmada alınan önlemlerin yetersizliğine ve mücadeledeki kararlılıklarına değindi: “Ben babamı kaybettim, kimisi eşini, evladını, arkadaşını kaybetti. 301 sayı değildi. Her biri ayrı candı. Şu an cinayetler hâlâ devam ediyor. İyileştirilmiş gibi gösterildi. Ama hâlâ can kayıpları var. Soma’da sayı çok olduğu için ses duyuldu ama sesini duyuramayan çok aile var. Biz bunun da mücadelesini veriyoruz. Sadece kayıplarımızın mücadelesini vermiyoruz. Biz mücadele ettik, maalesef hâlâ sonuç alamadık. Her bir işçi için 8 gün ceza yatmaları nedir ki! Fakat biz mücadele etmeye devam edeceğiz.”
Soma’da bir diğer basın açıklaması madenci aileleri, milletvekilleri, emekten yana siyasi partiler, sivil toplum örgütlerinin katılımıyla gerçekleşti. Madenci Anıtı önünde yapılan basın açıklamasında, katliamda kardeşini kaybeden Öznur Yıldırım aileler adına bir konuşma yaptı. Yıldırım dava sürecinde yaşanan hukuksuzluğa değindi ve şunları söyledi: “Bütün bunlar kader ve fıtrat anlayışının ürünüdür. Bütün bu kararlar patron Can Gürkan'ın sırtının sıvazlanması anlamına gelmektedir. Kabul etmiyoruz. Hiçbir işin doğasında ölüm yoktur.”
Bursa, Antalya ve Ankara’da da emek ve demokrasi güçleri bir araya gelerek, basın açıklamaları ve etkinlikler yaptılar. Yapılan açıklamalarda Soma katliamının bir kaza olmadığı, sendikasızlaştırmanın, kölece çalışma koşullarının ve iş güvenliği önlemlerinin alınmamasının sonucunda gerçekleştiği vurgulandı. Katliamın sorumlusu olan şirket sahiplerinin cezasız kaldığı hatırlatıldı. Yaşananların unutulmayacağı ve katillerden hesap sorulana kadar mücadeleye devam edileceği belirtildi. Soma katliamı davasında ailelerin avukatlığını yapmış olan Selçuk Kozağaçlı ve Can Atalay’a verilen haksız ve hukuksuz hapis cezaları da kınandı. Gerçek suçlular dışarıda gezerken haksızlığa karşı mücadele edenlerin yanında saf tutan avukatların içeride olduğu vurgulandı.
Katliam sonrası açılan dava yıllarca sürüncemede tutuldu. Nihayet sonuçlandığındaysa patronları yeni işçi katliamları için cesaretlendiren ödül gibi cezalar verildi. 301 işçinin katili Can Gürkan, her bir işçi için sadece 8 gün hapis cezası aldı. Bu karar işçi aileleri ve avukatları tarafından Anayasa Mahkemesine taşındı. Katliamda oğlunu kaybeden acılı ve adaletsizliğe öfkeli bir baba duruşmalar sırasında şunları söylemişti: “Biz bu tiyatroyu da, sizi de, bu işin fıtratında var diyenleri de, atılan tekmeyi de, aba altından sopa gösteren sanık avukatlarını da unutmayacağız. Hesabı sorulacak.”