
Hafıza-i beşer nisyan ile maluldür derler. Yani insan hafızası unutkanlık ile sakatlanmıştır. Tek tek bireyler kadar toplumların hafızaları için de geçerlidir bu... İnsanlar unutkanlığı azaltmak için tarihte birçok yol ve yönteme başvurmuşlardır. Yazının bulunması tarihi belleğin oluşmasına en büyük katkıydı kuşkusuz. Söz uçar yazı kalır atasözünde özlü bir şekilde anlatıldığı gibi, yazıyla birlikte insanlar gelecek nesillere birçok deneyimi sağlıklı bir şekilde aktarma fırsatı elde etti. Elbette egemen sınıflar her şeyi olduğu gibi tarih yazımını da kendi çıkarları doğrultusunda çarpıtarak aktardılar ama tümüyle başarılı olamadılar.
İşçi sınıfı için unutkanlığın ne gibi felaketlere yol açtığını tarihten biliyoruz. İşçi sınıfının örgütsüz olduğunda tarih bilincini yeşertemediğini ve egemenlerin tuzaklarına kolay bir şekilde kanabildiğini gördük, görüyoruz. İşçiler yoksulluğun, açlığın, emperyalist savaşların kapitalizmin doğasından kaynaklandığını öğrenmesinler diye egemenler her türlü yola başvuruyorlar. Kapitalistler emekçileri birinci ve ikinci dünya savaşlarında birbirine kırdırarak, milyonlarca insanın ölmesine, nice trajedilerin yaşanmasına sebep oldular. İşçi sınıfının örgütlü kesimleri tarafından bu gerçek defalarca anlatılsa da egemenler örgütsüz işçilerin düşünce dünyasında istedikleri gibi at koşturabiliyorlar.
Türkiye’de işçi sınıfının mücadeleci bir geçmişi var. 1960 ve 70’li yıllar işçi sınıfının örgütlü olarak hareket ettiği yıllardı. İşçiler kötü çalışma koşullarına, işsizliğe ve hayat pahalılığına, sendikasızlaştırmaya, siyasal haklarının gasp edilmesine karşı mücadele etmeyi öğrendiler. Birliklerine ve güçlerine güvendiler. Dayanışmanın varlığının ve yokluğunun doğurduğu sonuçları yaşayarak gördüler. Fabrikalarda grevler, direnişler, işgaller art arda geliyordu. Patronlar işçi sınıfının birliğini bozmak için nice oyunlar tezgâhladılar. 12 Eylül askeri faşist darbesiyle ise işçi sınıfının örgütlü güçleri dağıtıldı. Saldırı sadece o günle sınırlı olmadı. Darbenin şefi Kenan Evren, “Öyle bir nesil yaratacağız ki kim olduklarını hatırlamayacaklar” demişti. Gerçekten de işçi sınıfının hafızasını silecek, geçmişle bağını koparacak çok yönlü bir saldırı başlattılar. İşçi sınıfının siyasal ve sendikal örgütleri kapatıldı. Geçmiş ile olan bağları kopartıldı. Topluma bireycilik ve bencillik pompalandı.
Ama işçi sınıfının örgütlülüğünü tamamen yok edemediler, edemezler de. UİD-DER’i var edenler, bu günlere getirenler, geçmişteki mücadele deneyimleri ile yeni işçi kuşakları arasında köprüler kuruyor, bağlarını güçlendiriyorlar. Biz genç işçilere bunun için yol gösteriyorlar. İşyerlerinde, işçilerin ellerinde bir sarmaşık gibi yayılmaya başlayan İşçi Dayanışması gazetemiz tarih ve sınıf bilincimizi yeniden ve yeniden tazeliyor. Gazetemiz sayesinde hafızamızı zinde tutuyoruz. İşçi sınıfının örgütlülüğünü büyütme çabamızda ve bilincimizin şekillenmesinde en iyi dostumuzdur gazetemiz. Taleplerimizi, duygularımızı, umutlarımızı ortaklaştırır, hafızamızı tazeler ve güçlendirir. Biz genç işçiler UİD-DER ve İşçi Dayanışması gazetemizden geçmişimizi öğreniyor, geleceğimizi örmeye devam ediyoruz.