
Patronların kâr hırsı ve iş güvenliği önlemlerinin alınmaması nedeniyle iş kazaları ve iş cinayetleri hız kesmeden devam ediyor. Her gün şantiyelerden, işçi servis güzergâhlarından, madenlerden, fabrikalardan ölüm haberleri geliyor. Patronlar daha fazla zenginleşirken yeri asla doldurulamayacak analar, babalar, evlatlar, eşler kurban veriliyor. İşçi ailelerinin evleri acıya boğuluyor.
Mersin Akkuyu Nükleer Santralinde üç günde iki iş cinayeti
İş kazaları ve kötü çalışma koşulları nedeniyle sık sık gündem olan Akkuyu Nükleer Santrali inşaatında 3 günde 2 işçi iş cinayetine kurban gitti. 29 Mayıs günü taşeron firmaya bağlı çalışan Belaruslu bir göçmen işçi 20 metre yükseklikten düşerek yaşamını yitirdi. 31 Mayısta ise yine taşeron firmaya bağlı çalışan Mert Güleç isimli işçi üzerine kule vinçten jeneratör düşmesi sonucu yaşamını yitirdi.
Akkuyu Nükleer A.Ş. ilk kazadan ancak 4 gün sonra bilgilendirme yayımlayarak kazaların araştırılacağını söyledi ve hayatlarını kaybeden işçilerin ailelerine başsağlığı diledi. Akkuyu gibi devasa şantiyeler, taşeron sistemiyle, işçi sağlığı ve güvenliği önlemleri alınmadan, insanlık dışı koşullarda çalıştırılan işçilerin alın teri ve kanları üzerinde yükseliyor.
Gaziantep’te boya fabrikasında patlama
Başpınar Organize Sanayi Bölgesinde bulunan İbrahim Damlakhi Tekstil Boya Baskı fabrikasında 1 Haziranda sabah saatlerinde buhar kazanı patladı. Semih Musso isimli Suriyeli göçmen işçi hayatını kaybederken bir başka göçmen işçi ağır yaralanarak hastaneye kaldırıldı. Savaşın, bombaların, açlığın, zulmün olmadığı bir hayat kurmak için gelen göçmenler, yaşayabilmek için en ağır koşullarda, en güvencesiz işlerde çalışmak zorunda bırakılıyorlar. Sigortasız çalıştırıldıkları için iş kazası geçiren, iş cinayetlerinde hayatını kaybeden göçmenlerin sayısı kayıt altına alınanlardan çok daha fazla. İSİG Meclisinin Mayıs ayında yayımladığı iş cinayetleri raporunda göçmen-mülteci işçilerin durumuna dair şu ifadelere yer veriliyor: “Türkiye’de her yıl 100 civarında göçmen-mülteci işçi hayatını kaybediyor. Tabi büyük bir çoğunluğu sigortasız çalışıyor, en az paraya ve en tehlikeli koşullarda. Bu çalışma koşulları birçok göçmen-mülteci ölümünün de hasıraltı edilmesine yol açıyor. Ancak emek hareketinin bazı girişimleri olsa da alana dair çalışmalar çok sınırlı. Siyasal atmosferi de dikkate alınca göçmen-mülteci işçilere dair daha somut adımların atılması elzem.”
Şırnak’ta DEDAŞ işçilerini taşıyan araç şarampole yuvarlandı
1 Haziranda Şırnak’ın Uludere ilçesinde Dicle Elektrik Dağıtım A.Ş.’ye (DEDAŞ) ait araç Mergeh köyüne elektrik arızasına giderken şarampole yuvarlandı. Araçta bulunan 5 sayaç sökme takma işçisi ağır yaralanarak Uludere Devlet Hastanesine kaldırıldı. Ancak 5 işçi de, Azat Dikmen, Fikret Apaydın, Özcan Benek, Nurettin Yıldız ve Mehmet Altürk, kurtarılamayarak hastanede yaşamını yitirdi. Bu katliam, sendikal mücadele yürüttükleri için işten atılan ve iki ayı aşkın süredir direnen EnerjiSA işçilerinin verdikleri onurlu mücadelenin önemini bir kez daha ortaya koyuyor. Zira iş cinayetlerinin büyük bir kısmı sendikasız işyerlerinde gerçekleşiyor.
Kolombiya’da kaçak kömür madeninde patlama
Sermayenin kâr hırsı dünyanın hiçbir yerinde sınır tanımıyor. Kolombiya'da Santander yönetim bölgesine bağlı El Zulia kasabasında, kaçak olduğu belirtilen bir kömür madeninde patlama oldu. Ulusal Madencilik Ajansı (ANM) tarafından yapılan açıklamada bir işçinin hayatını kaybettiği, 14 işçinin kayıp olduğu belirtildi. Mahsur kalan işçilere ulaşmanın günler sürebileceği söyleniyor.
Kolombiya’da da kaçak madenlerde iş güvenliği önlemlerinin yetersizliği, denetim eksikliği nedeniyle çok sayıda iş cinayeti yaşanıyor.