14 Aralık Pazar günü derneğimizin Bostancı temsilciliğinde çeşitli fabrikalardan arkadaşlarımızın da katıldığı yemekli bir müzik dinletisi düzenledik. Evlerimizde yapıp getirdiğimiz yemeklerimizi hep beraber yedik. Çaylarımızı yudumlarken müzik grubundaki arkadaşlarımızın bizler için hazırladığı şarkıları, türküleri hep beraber söyledik. Ama en önemlisi de sorunlarımızı paylaştığımız, çözüm üzerine kafa yorduğumuz sohbetler yaptık. Artık hepimiz için yakıcı bir sorun haline gelen kriz, sohbetimizin ana konusuydu. Aramızda kriz nedeniyle haftalardır ücretsiz izne çıkarılmış olanlar, işten çıkartılanlar, ücretini alamayanlar, en ağır çalışma koşullarıyla yüz yüze olan göçmen işçiler de vardı. Ailesini, sevdiklerini bırakıp başka bir ülkeye çalışmaya gelen göçmen işçilerin yaşadığı sorunlar çarpıcıydı. Hastaneye dahi gidemeyen, gecesi, gündüzü, tatili olmayan işçiler, kendileriyle aynı işi yapan işçilerin aldığı ücretin yarısını bile alamıyorlar. Ülkelerine geri dönseler kendilerini hiç de daha iyi koşullar beklemediği için patronların dayattığı her şeyi kabul etmek zorundalar.
Sohbetimizin sonunda gördük ki, farklı sektörlerden işçiler olarak hepimiz aslında aynı sorunlarla karşı karşıyaydık. Demek ki çözümümüz de ortaktı. Bir araya gelmek, örgütlenmek ve bir güç olduğumuzu patronlara göstermek zorundaydık. Peki, ama nasıl? Bu sorunun elbette ki tek cümlelik bir yanıtı yok. Ama birinci adımı bir kelimeyle özetlemek mümkün: Bilinçlenerek! Bugün patronlar işçi sınıfı üzerinde bu kadar rahat egemenlik kurabiliyorlarsa, sendikalarımız bir işçi örgütü gibi değil de patron örgütü gibi davranabiliyorsa, bizi yalanlarla beslemeye devam edebiliyorlarsa bunun nedeni bilinçsiz oluşumuz, dolayısıyla da örgütsüzlüğümüzdür. UİD-DER gibi derneklerin önemi tam da burada ortaya çıkıyor. UİD-DER, kapitalizmin karanlığında yaşayan işçiler için bir ışık işlevi görüyor. Bu ışık, işçilere sınıf bilincini veren, onlara yaşadıkları sömürü düzenini sorgulatan, örgütlü mücadelenin nasıl olması gerektiğini gösteren ışıktır.
Biz, patronları artık bir kambur gibi sırtımızda taşımak istemiyoruz. Krizin faturasını ödemek istemiyoruz. Mezbahaya götürülürken, kesilene kadar başına ne geleceğini bilmeyen koyunlar gibi yaşamak istemiyoruz. Kapitalizmin karanlığına mahkûm olmak istemiyoruz. O halde bizim bu ışığa ihtiyacımız var. Ama unutmayalım ki, farkında olsun olmasın bütün işçilerin bu ışığa ihtiyacı var. Bu ışık öyle bir ışık ki paylaştıkça güçleniyor, güçlendikçe karanlığı aydınlığa dönüştürüyor. Çağrımız tüm işçi kardeşlerimizedir. Aydınlık yarınlar için UİD-DER’de örgütlenelim, bu ışığı hep beraber büyütelim!