Otomotiv sektöründe faaliyet gösteren Autoliv Cankor firmasını da kriz teğet geçti! Sözde gönüllü işçilerin işten çıkartılmasını, her gün 5’er 10’ar işçinin işten atılması takip etti. Tam da toplu sözleşme döneminde yaşanan bu olaylara işyeri sendikası Türk Metal her zamanki gibi çok duyarlıydı! Sendika işten atılmaları sadece izlemekle yetindi. İşyeri temsilcileri atılan işçileri savunmak şöyle dursun, tatmin edici hiçbir açıklama yapmadılar.
İşçiler her gün azar azar işten çıkartılırken, geride kalanların içindeki “acaba yarın çıkarılanlar arasında ben de olacak mıyım?” korkusu malûmdu. Kalanlar üstü kapalı bir şekilde tehdit ediliyordu. Şükredin bir işiniz var deniyordu. “Bakın işsizlik aldı yürüdü. Elinizde bir işiniz varken ona dört elle sarılın, kıymetini bilin. Yarın öbür gün maaşınızı vermezsek, düşük ücret karşılığı daha fazla çalışmanızı istersek bu durumu göz önünde bulundurup sesinizi çıkarmayın” demeye getiriyorlar aslında. Sendika ise, toplu sözleşme sürecinde işçilerden ufak ufak çıkmaya başlayan grev taleplerini hiçe sayarak, gizli bir biçimde anlaşmaya varmıştı bile. Her zamanki gibi sözde temsil ettiği işçilere bir açıklama yapmadan!
Toplu sözleşme görüşmelerinin anlaşmayla sonlandığını, işçiler, fabrikanın üretimi 1 aylığına durdurduğu bir dönemde, yani ücretsiz izin verilerek fabrika dışına çıkartıldıktan sonra duydular. Sendikalı oldukları halde işten çıkartılan işçilere destek vermeyen sendika bürokratları, çıkarılanların gönüllü çıkmak istedikleri yönünde açıklama yaptılar. Ama her nedense bu gönüllü işten çıkan (!) işçiler çıkarılmalarına itiraz etmek için dava açtılar. İşveren savunucusu bu sendikanın “işçi sendikası” adını ne kadar hak ettiği ortadadır.
Kriz söylentileri başladığı andan itibaren 300’den fazla işçinin işine son verildi. Zaten uzun çalışma saatleriyle yıllardır sömürdükleri işçileri şimdi de kriz bahanesiyle işten atmakla tehdit ediyorlar. Ama asıl dikkat çeken konu ise işçi kıyımına, yıllardır bu fabrikaya emek vererek sağlığını çalışma koşulları yüzünden yitiren işçilerden başlanması. Öncelikle çıkartılan işçiler, çalışma koşullarından kaynaklı bel fıtığı, boyun fıtığı gibi hastalıklara yakalanmış olan işçilerdi! Kazanca ortak edilmeyen işçiler, krizin tüm yükünü üstlenmek zorunda bırakıldılar. Üretimin ikiye katlandığının söylendiği dönemlerde işçi ücretleri ikiye katlanmazken, üretim yarıya düştüğünde ücretsiz izinlerle birlikte ücretler de en az yarı yarıya düşürüldü.
Kriz ülkeyi lafta teğet geçedursun, sermayenin çözümü bellidir: Faturayı ezilenlere daha da ezerek ödetmek. Burada önemli olan bizim çözümümüz. Krizi biz yaratmadık. Faturasını da bizler ödememeliyiz, kapitalistlere ödetmeliyiz! Sesimizi ve ellerimizi birleştirmenin tam vakti…