
15 Haziranda Asen Metal önünde hep birlikte hem sınıf dayanışmasının bir örneğini sergiledik hem de hep birlikte olmanın coşkusunu ve mutluluğunu yaşadık. Bizler liseli gençler olarak direnişteki abi ve ablalarımızın yanında yer almaktan gurur duyduk bir kez daha. Özellikle de 15-16 Haziran Büyük İşçi Direnişinin 52. yıldönümü dolayısıyla orada bulunmak çok anlamlıydı. Bu sevinci ve coşkuyu sizlerle paylaşmak istedik.
Deniz: Okul nedeniyle uzun zamandır grev ve direniş ziyaretlerine katılamıyordum. Bu da beni üzüyordu. Çünkü gözümü açtığımdan beri babamı ve çevresindeki arkadaşlarını hep sınıf mücadelesinin içinde gördüm. Bu benim için bir görev adeta. “Orada olmalıyım” diyorum hep. Çünkü insanların ayrım yapmaksızın birbirine kenetlendiği, birlikte hareket ettiği yerlerdir grev ve direniş alanları. Tek başına insanın sesi ne kadar çıkar ki? Oysa birlikteyken gür ve güçlüdür sesin de sloganın da. Bu yüzden hem böyle bir arada olmak hem de 15-16 Haziran’ı bu alanda kutlamak çok anlamlı. Yapılan konuşmalardan birinde şöyle söyleniyordu: “15-16 Haziranı unutmadık, unutturmayacağız!” Bence bu bir mesajdı. Hem patronlara hem de biz gençlere, geleceğin işçilerine. Çünkü o dönem yaşananlar bugün de gerçekleşebilir. Aradaki fark işçilerin ne kadar örgütlü olduğu kadardır. O yüzden çok coşkulu ve güzel duygularla ayrıldım oradan.
Yasemin: Hayatımda ilk kez bir direniş ziyaretine katıldım. Üstelik ben bir işçi çocuğuyum. Çok şanslı hissediyorum ki UİD-DER sayesinde bunu fark ettim daha bu yaşımda. Birlikte slogan atmanın gücünü, insanların yüzlerindeki o haklı gururu görmek beni çok etkiledi. Sanki ben hep buradaymışım gibi hissettim, hiç yabancılık çekmedim. Kendimi direnişçi abi ve ablalarımın yerine koydum, ben olsam nasıl hissederdim diye düşündüm. Çok gururlu hissederdim. Bu dayanışmayı ve yalnız olmadığımı görmek beni daha da güçlendirirdi. Ne kadar önemliymiş bu tür ziyaretler. Hele de bu kadar önemli bir güne denk gelmesini düşünecek olursak benim için muazzam bir deneyim oldu.
Zeynep: Nasıl ki bugün oradaysak ve üzerimizde UİD-DER önlükleri, ellerimizde flamalarımız oradaki sınıf kardeşlerimiz bizleri tanıyıp içten bir şekilde selamladıysa, bunun sadece o güne ait bir şey olmadığını onlar da bildikleri içindir. Çünkü UİD-DER ilk günden beri onların yanında. Dolayısıyla bir geçmiş var bu anlamda. 15-16 Haziran da tıpkı böyle. Sadece iki güne sığdırılamayacak kadar büyük bir geçmişi var. Çok şanslıyız ki UİD-DER sayesinde daha genç yaşlarda bu değerli bilgileri edinebiliyoruz. Sınıfımızı ve yerimizi öğreniyoruz. Asen Metal önüne vardığımızda direnişçi abilerimiz, ablalarımız “bizim çocuklar geldi” diyerek gelip sarılıyorlar bu sayede. Bu o kadar önemli ki. O kalabalığın içinde “bizim çocuklar” olmak, öyle kabul görmek. Yan yana durup aynı fikirleri ve duyguları yüreğinde hissetmek büyük bir güven yaratıyor. İşte o zaman karşında duran kolluk kuvvetlerinden de korkmuyorsun, kalabalık da seni ürkütmüyor. Biz onlar için “bizim çocuklar” oluyoruz, onlar “bizim sınıfımızın insanları” oluyor. Tarihimizin ortak olduğunu biliyoruz ve mücadelemizin de ortak olacağına inanıyoruz bu sayede. İşte o zaman da umudumuz artıyor. Dünyada bundan daha güzel ne olabilir ki!