
İngiltere işçi sınıfı hayat pahalılığına, toplu işten çıkarma saldırılarına, artan enflasyon ve eriyen ücretlere karşı “Artık yeter” dedi ve meydanlara aktı. İngiltere İşçi Sendikaları Konfederasyonunun (TUC) “Daha iyisini talep ediyoruz” sloganıyla düzenlediği protestoya on binlerce işçi katıldı. 18 Haziranda ülkenin dört bir yanından pankartlarıyla, sancaklarıyla, dövizleriyle başkent Londra’ya gelen işçi ve emekçiler, “bu daha başlangıç” diyor. Ülkedeki tek büyük konfederasyon olan TUC’a bağlı tüm sendikaların katılım gösterdiği protestoya, sendikalarıyla birlikte katılan işçiler sınıf mücadelesini yükseltiyor. İngiltere işçi sınıfı, uzun yıllardan sonra ilk kez gerçekleşen kitlesel sendikal gösteriyle hükümetin ve patronların saldırıları karşısında sessiz kalmayacaklarını bir kez daha ortaya koyuyor.
#İngiltere [1] işçi sınıfı hayat pahalılığına, toplu işten çıkarma saldırılarına, artan enflasyon ve eriyen ücretlere karşı “#ArtıkYeter [2]” dedi ve meydanlara aktı. https://t.co/71oTWzSywq [3]@The_TUC [4] @RMTunion [5]#TogetherWeRise [6]✊ #WeDemandBetter [7] #EnoughIsEnough [8] pic.twitter.com/pftcWVNP2J [9]
— UİD-DER (@uid_der) June 21, 2022 [10]
Toplanma alanı olarak belirlenen BBC binası önünde ve çevresinde sabahın erken saatlerinde toplanmaya başlayan işçi ve emekçiler temel talepleriyle birlikte öfkelerini ve coşkularını da beraberlerinde getirdiler. Farklı sektörlerden ve bölgelerden sendikalar kendileri için belirlenen noktalarda yürüyüş hazırlıklarını yaparken havaya hâkim olan mücadele kararlılığı, birlik ve dayanışma duygusuydu. Anne ve babalarının omzunda ellerindeki dövizleri gururla taşıyan çocuklar, geleceğine şimdiden sahip çıkan ve sloganlara dilleri döndüğünce eşlik eden çocuklarıyla gurur duyan anne ve babalar, nice kazanım ve yenilgi gören yaşlılar, alanda çoğunluğu oluşturan gençler ve kadınlar… İşçi sınıfının tüm kesimleriyle orada olduğu o gün emekçiler, güçlerinin birliklerinden geldiğini yeniden hatırladılar, umut tazelediler. Renkli ve yaratıcı dövizlerle taleplerini haykıran işçilerin yürüyüşüne sendikaların mücadele marşları çalan bando takımları eşlik etti.
Birçok kortejde dünya işçi sınıfının ortak şarkılarından olan “Solidarity Forever/Sonsuza Kadar Dayanışma” hep bir ağızdan söyleniyordu. 1984-85’in İngiltere Madenci Greviyle özdeşleşen ve grev kırıcılığa karşı mücadele çağrısında bulanan bir grev şarkısı (I’d Rather Be a Picket Than a Scab) ise Unite sendikasına bağlı belediye işçilerinin kortejinden yükseliyordu. Coventry Belediyesinde çalışan ve aylardır grevde olan temizlik işçilerinin mücadelesi, grev kırıcılıkla engellenmeye çalışılmış, grevi bastırmak için milyonlarca sterlin harcayan belediye yönetiminin tüm çabaları işçilerin kararlılığı sayesinde sonuçsuz kalmıştı. Grevleri devam eden ve mücadele coşkularını alana taşıyan temizlik işçileri, marşlarıyla bugünün grev kırıcılarına geçit vermeyeceklerini, patronların saldırılarına karşı örgütlü mücadeleyi yükselteceklerini ifade ediyorlardı.
Yürüyüşte, grevde ya da grev hazırlığında olan, ücretleri ve çalışma koşulları için mücadele eden temizlik işçileri, otobüs işçileri, posta ve iletişim işçileri, öğretmenler, sağlık emekçileri olmak üzere pek çok sektörden işçi vardı. Protestoya damgasını vuran ise büyük ve tarihi bir grev hazırlığında olan Demiryolu, Denizcilik ve Taşımacılık Sendikasına (RMT) üye demiryolu işçileriydi. Mücadelelerine duydukları inanç, on binlerin haykırdığı dayanışma sloganlarıyla büyüdü, işçilerin gücüne güç kattı. BBC binası önünde başlayıp Parlamento meydanında son bulan yürüyüş boyunca RMT’ye üye işçiler, çevreden gelen alkışlarla desteklendi. Demiryolu işçileri Parlamento Meydanına girerken kitlelerin alkışlarıyla ve sloganlarıyla karşılandı. RMT Genel Sekreteri Mick Lynch ise kürsüden şöyle seslendi: “Mesajımız açık: Bir sınıf savaşının içindeyiz. Eğer çalışma koşulların ve ücretin saldırı altındaysa, işin elinden alınıyorsa sen de sınıf savaşının içindesin. Bizler bu ülkenin emekçileriyiz. Birlikteyken durdurulamayız. Mücadele devam ediyor. Bu hayatımızın mücadelesi! Ayağa kalk ve mücadele et. Zafer RMT’nin olacak!”
Demiryolu işçilerinin yanı sıra pek çok sektörden işçinin mücadele yolunu seçtiği, grev oylamalarında “Evet” dediği İngiltere’de, işçi hareketi canlanıyor. Hükümetin göçmen karşıtı politikaları, işçi ve sendika karşıtı tutumları, patronların astronomik ölçülerde artan kârları, işçilerin cebine giren ücretler her geçen gün erirken bakanların ve milletvekillerin artan maaşları ve servetleri işçi ve emekçilerin öfkesini büyütüyor. Sendikaların kitlesel bir şekilde meydanlara aktığı, işçi örgütlerinin ve emekten yana kurumların da katıldığı bu kitlesel protesto, hükümeti ve patronları tedirgin eden RMT’nin büyük grevi, patronlar sınıfının pervasız saldırılarına karşı koyuşun yolunu gösteriyor. Bu protestonun yalnızca bir başlangıç olduğunu söyleyen sendikalar ve sendikalarında örgütlü işçiler, hükümetin ve patronların huzurunu bozmaya ve hakları olanı alana kadar mücadele etmeye devam edeceklerini ifade ediyorlar.