
Doğa katliamları artık insanlığı soluksuz bırakma noktasına geldi. Ekolojik kriz ve neredeyse her coğrafyada doğanın rant için talan edilmesi tüm canlılığın yaşamını tehlikeye atıyor. İklimlerin değişmesinin, doğanın yok olmasının sorumluluğunu “bilinçsiz insanlık” söylemleriyle emekçilere yıkmaya çalışanlar, bugün yuvamızı ve geleceğimizi katlediyorlar.
Geçtiğimiz senelerde emekçilerin öfkesini daha da bileyen Kaz Dağları katliamının üzerine yenileri eklendi. Bölgede kesilen yaklaşık 200 bin ağaçla Kaz Dağları çoraklaştırılmıştı. Benzer bir katliam bu sene İstanbul Aydos Ormanında başladı. Bölgede yaşayan emekçiler buna karşı tepkilerini ifade etmekten geri durmuyorlar. Ancak onlarca çeşit endemik bitki türünün ve balıkçıl kuşların beslendiği bir de göl bulunan Aydos’ta ağaç kesimlerine bunca tepkiye rağmen devam ediliyor.
Aydos’taki doğal güzellikleri ve yapılan kıyımı düşününce aklımıza hemen Salda Gölü geliyor. Bembeyaz kumsalı ve berrak sularıyla bakmaya doyamadığımız Salda Gölü şu an ölümün eşiğinde. Bunun sebebi ise “millet bahçesi” projesiyle gölün bir kâr alanına çevrilmesi. Katledilen su kaynakları arasında Balıkesir’in Edremit ilçesine bağlı Akçay Sazlığı da bulunuyor. Bulunduğu bölge için önemli bir sulak alan olan bu sazlığa moloz yığdılar. Böylece belediye sazlığı kurutup çoraklaşan alanı şirketlere verecek ve sazlık çeşitli projeler için yine kâr kapısı olacak!
Ege Bölgesine indiğimizde bu kez Manisa’nın Salihli ilçesine bağlı Çapaklı Köyü karşılıyor bizi. Tesislerle, millet bahçeleriyle, sanayi bölgeleriyle talan edilen doğa, Çapaklı’da biyogaz enerji santraliyle katledilmek istendi. “Ölürüz de vazgeçmeyiz” diyerek köylerini korumak isteyen onlarca insan jandarma tarafından darp edildi, gözaltına alındı. 87 yaşındaki kadının elindeki baston bile suç delili sayıldı! Yakın zamanda da İstanbul Başakşehir’de bulunan Yarımburgaz Mağarası’nın çevresi de hafriyat alanına dönüştürüldü. Bu mağara Eski Taş Çağı’na dair arkeolojik çalışmaların yapıldığı tarihi bir mirastı oysa!
Marmaris’te çıkan yangın ve umursamazlık, siyasi iktidarın geçen seneki tavrının devam ettiğini gösteriyor. Tüm bunlar kapitalizmin vicdanı olmadığını bir kez daha kanıtladı. Kapitalistler ayakları üzerine dikilmiş bir sermaye yığınıdır. İnsanlığı, tarih ve doğayı da umursamıyorlar. İnsan emeği nasıl zincire vuruluyorsa doğa da öyle! Yaşayan ve güzel olan her şeye düşman olan bu düzen, dünyayı yok olma noktasına sürüklüyor. Bunu engellemenin tek yolu herkesin örgütlü mücadele saflarına katılmasıdır!