Tüm dünyayı kısa zamanda etkisi altına alan ekonomik kriz biz işçi ve emekçilerin kâbusu oldu. Her gün çevremizde ve haberlerde, binlerle ifade edilen işten çıkarmalara, ücretsiz izinlere, fabrika kapatmalara tanık oluyoruz.
Sohbet ettiğim bir Diktaş işçisi, yaşanan süreç konusunda bakın ne diyor: “5 yıldır Diktaş’ta çalışmaktayım. Yoğun bir tempo ile çalışarak iplik tozlarını soluduk onca yıl. İlk başta bir işim olduğu için çok mutlu olmuştum. Şimdi arkama dönüp baktığımda gençliğimi ve sağlığımı verdiğim işyerinde benim gibi onlarca işçi işsizlikle yüz yüze gelmek üzere. Sendikalıyız ama asgari ücretliyiz. Geçinebilmek ve çocuklarımıza ekmek götürebilmek için birçoğumuz ek iş aramakta. Çevremizde birçok işçi arkadaşım işsiz kaldı. İşsizlik belâsı yetmezmiş gibi gıdadan elektriğe, doğalgaza gelen zamlar iyice belimizi büktü. Bir gün ben de işsiz kalabilirim. Bunun düşüncesi bile beni çok korkutuyor. Ne yapabiliriz bilemiyorum”
Bu kahrolası sömürü düzeninde kimsenin insanca çalışma ve yaşama güvencesi yok. Bizler bir araya gelip bilinçlenmediğimiz ve haklarımız için mücadele etmediğimiz sürece çaresizlik içerisinde kıvranmaya devam ederiz. Şunu bilmeliyiz ki kurtuluşumuz kendi ellerimizdedir! Bu krizi biz işçiler yaratmadı. Krizin faturasını işsizlik ve açlıkla biz ödemeyelim. Bunu başarabiliriz. Yeter ki örgütlü gücümüze güvenelim.