
Yapılan araştırmalara göre insanların uzun saatler boyunca kapalı alanda olması, güneş ışığından uzak kalması, yeterince vitamin alamaması nedeniyle yorgunluk, kemik ve eklemlerde ağrı, uykusuzluk, yüksek tansiyon, obezite, baş ağrısı, depresyon ve saç dökülmesi gibi hastalıklar sıkça görülüyor. Güneş ışığı ve D vitamini eksikliği çok önemli. Kapalı alanda fabrikalarda çalışmak bu eksikliğe neden olduğundan, işçilerin mücadelesi sonucu dinlenme, çalışmadan zaman geçirme yani haftalık ve yıllık izin hakkı kanunlara geçmiş. Fakat ne yazık ki çoğu durumda yılık izin hakkımızı, tatilimizi kullanamıyoruz.
Biz işçiler yıl boyunca gece gündüz çalışıp çok yoruluyoruz. Birçoğumuzun büyük bir özlemi haline geliyor tatil yapmak. Tüm sorunlarımızı bir tarafa bırakıp ailemiz veya dostlarımızla birlikte şöyle maviliklere kulaç atmak, doğa gibi yenilenmek, tazelenmek düşüncesi bile çok güzel değil mi? Yıl boyunca hep hayal etmiyor muyuz, denizi, kumu, güneşi, doğa yürüyüşü yapmayı, farklı yerler, şehirler görmeyi?
Fakat hayat o kadar pahalandı ki her şey ateş pahası ve masrafları düşününce kısacık tatillerimiz zehir oluyor. En kötü yerlerde bile pansiyonlar, kiralık evler ya da oteller astronomik şekilde pahalanmış durumda. Üzerine bir de ulaşıma gelen zamlar, yol ve köprü geçiş ücretleri eklendi mi artık tatile gidemez hale geliyoruz. Birçoğumuz zaten şişmiş olan kredi kartlarına yönelmek, yıl boyunca borç ödemek zorunda kalıyoruz. Yıllık iznimizin 2-3 gününde tatil yapıyoruz ama her şeyimizden kısarak yapabiliyoruz. Çocuklarımız mutlu olsun diye kendimizi zorlayarak gidiyoruz. Bir arkadaşımla sohbet ederken, “bu sene kardeşimle bir haftalığına denize gittim. Çocuklarla birlikte yüzüyoruz. Yüzerken insan hiçbir şey düşünmüyor, keyif doluyor. Ne zaman yorulduk, acıktığımızı fark ettik, çıktık çocuklarla birlikte denizden. Kız kardeşime “karnımız acıktı” dedik, ortaya bir tencere çıkardı. İçinde ne olduğunu beklersiniz? Köfte, et? Çıka çıka zaten alışık olduğumuz makarna çıkmaz mı? Sahilde makarna ne yahu? Anlayacağın hayallerimiz yıkıldı” diye serzenişte bulundu. Diğer bir arkadaşımsa ucuz tatil yapacağım diye gittiği yeri espriyle şöyle tasvir etti: “Sivrisinekler çevremizde bir bulut gibi geziniyordu, tüm kanımızı aldılar. Artık Kızılay düşünsün.”
Evet, tatile herkesten çok ihtiyacımız var ama bu ihtiyacımızı gereğince karşılayamıyoruz. Fakat hızla yoksullaştığımız, geçim sıkıntımız büyüdüğü için tatil yapma fikrinden daha da uzaklaşıyoruz. Biz çalışıp tüm zenginlikleri üretirken, yılda bir hafta dahi tatil yapamamak büyük bir haksızlıktır. Tatil hakkımızın elimizden alınmasına boyun eğmeyelim.