Pakistan’da 14 Hazirandan bu yana şiddetli Muson yağmurları nedeniyle oluşan sellerde 1265 kişi yaşamını yitirdi. Kabil ve İndus nehirlerinin taşmasıyla Pakistan’ın önemli bir bölümü sular altında kaldı. Tarım arazileri, besi hayvanları, yollar, köprüler, evler büyük zarar gördü. Milyonlarca Pakistanlı evsiz kaldı, toprağını kaybetti, açlığa sürüklendi. 33 milyon kişinin yani her 7 Pakistanlıdan birinin selden etkilendiği tahmin ediliyor. Ölü ve yaralı sayısı günden güne artıyor, yıkım büyüyor.
Dünya Meteoroloji Örgütü, önceki yıllara göre yağışın çok daha yoğun olduğunu açıkladı. Bu, tesadüf değil. Uzmanlar küresel ısınmanın ve ormanların yok edilmesinin sellerin etkisini arttırdığını söylüyor. Pakistan’da 2010’da yine benzer şekilde gerçekleşen sel felaketlerinde 2 binden fazla insan hayatını kaybetmişti. Bu felaketin tekrar yaşanmaması için gerekli önlemler alınmadı, alt yapı oluşturulmadı, tersine ormanlar hızla yok edildi. Ölümlerin ve yıkımın bu denli büyümesinin sorumlusu olan Pakistan egemenleri dün olduğu gibi bugün de hesap vermek, önlem almak, yaraları sarmak yerine düzeni sağlamak için bölgeye orduyu sevk ediyorlar. Yaşananların doğal afet, kader olduğunu vaaz ediyor, sorumluluğu üzerlerinden atıyorlar.
Felaketlerin sebebi doğa değil doğayı tahrip eden kapitalist sömürü düzenidir. Doğadaki tahribattan en çok etkilenenler de yoksul işçi ve emekçilerdir. Kâr odaklı üretim, doğadaki kirlenme ve tahribat, ormanların yok edilmesi gibi sebeplerle meydana gelen felâketler dünyanın dört bir yanında kitlesel ölümlere ve büyük kayıplara neden oluyor. Yaşananlardan çıkarılacak temel ders doğaya ve insana zarar veren kapitalist sömürü düzenini yıkmak için mücadele etmek gerektiğidir.