
Merhaba işçi kardeşlerim. Ben Gebze’de metal fabrikasında çalışan bir işçiyim. Psikolojim malumunuz gece vardiyasından dolayı bozuk. Gece vardiyası insanın doğasına aykırı. Uyku düzensizliği vücudumuzun dengesiyle birlikte psikolojimizi de bozuyor. Gecenin bir vakti düşünceler düşünceleri kovalıyor. “O borcu gelecek ayın maaşıyla kapatırım. Şu borcu kredi kartıyla öderim” gibi. Tabi para yetmediğinden yaptığımız hiçbir ödeme planı istediğimiz gibi işlemiyor. Aldığımız ücretlerle geçinemiyoruz. Sıkıntılarımız dağ gibi büyüyor. Bize diyorlar ya hani “lokmalarınızı, porsiyonlarınızı küçültün” diye. Paşazadelerimiz, konteslerimiz bizlerin adını bile bilmediği meyveler, beynelmilel mutfaklardan leziz yemekler yerken bu aklı veriyorlar. Akıl veriyorlar, tepemizden burunlarının ucundan bakarak. Bu, artık bizim kemerlerimizi sıka sıka midemize giden yolu kesip elimizde kalan son lokmalara da göz dikmek değil de nedir? Siz söyleyin.
Lokma, porsiyon deyince aklıma işyerinde geçen Cuma günü yediğimiz öğle yemeği geldi. Yemek sonrası iki arkadaş fabrikamızda çıkan yemekler konusunda sohbet etmiştik. Porsiyonlar önemli tabi ki! Harcadığımız enerjiyi yeniden almamız gerekiyor. Aldığımız gıdanın porsiyonu ve kalitesi önemli. Fabrikamızda Cuma günlerinin ayrı bir yeri var. Evlerimizde artık sofralarımızda göremediğimiz etli yemekler, türlü türlü güzel yemekler, birbirinden güzel tatlılar hep Cuma günleri çıkar. Bunun nedenini yanımdaki arkadaşıma sorduğumda o da gülerek “yok abi bu bizim fabrikamıza özgü bir durum değil. Ben çok fabrika gezdim hepsinde aynıydı. Hafta içerisinde çıkan yemekler vasat ama Cuma günü lezzetli çıkar” demişti. Gülmüş geçmiştik. Ama düşünsenize ne tuhaf bir zamanın içerisinden geçtiğimizi. Bir hafta gece gündüz çalışıyoruz ve tuhaf bir şekilde etli bir öğlen yemeği sevindiriyor bizleri. Hayatımız boyunca görmediğimiz yüksek enflasyon ve zam yağmuru altında artık eskisi gibi geçinemiyor, beslenemiyor ve barınamıyoruz. En son evde çocuklarla birlikte ne zaman ızgara yaptığımı hatırlamaya çalışıyorum. Düşüncemde asılı kalıyor bulamıyorum.
Evimizde, mahallemizde veya fabrikamızda ekonomik kriz konuşuluyor. Çocuklarımız bile bu durumdan etkileniyorlar. Kendilerince tutumlu olmayı öğreniyorlar. Enflasyon arttıkça iğneden ipliğe her şey zamlanıyor. Aldığımız ücretler ise ateş görmüş buz gibi hızla eriyip buhar oluyor. Yüksek enflasyonun, hayat pahalılığının, yoksulluğumuzun ve açlığımızın sebebi bu kapitalist sistemdir. Birliğimizi sermaye düzeni karşısında daha kuvvetli kılmak için birleşmeliyiz! Zulmün, sömürünün karşısında boyun eğmeyelim!