Emekçi bir ailenin çocuğu olarak bu ekonomik buhrana, yaşadığımız sorunlara dair ben de birkaç şey söylemek istiyorum. Yüksek enflasyondan, hayat pahalılığından istediğimiz gıda ürünlerini yeterince alamıyoruz, evimizde tenceremiz boş kalıyor. Okula giderken toplu taşımaya dahi binmeye korkar hale geldik.
Gençler olarak ümitsizliğe, sürünmeye YETER ARTIK demenin vakti geldi. Bu çığlığı engellemek için toplum korkutulup sindirilmeye çalışılıyor. İktidarın korku politikasıyla toplumu zincirlemesine izin vermemeliyiz. Geçtiğimiz günlerde “dezenformasyonla mücadele” adı altında Meclis’ten geçirilen “Sansür Yasası”yla sosyal medya ve muhalif medya engellenmeye, susturulmaya çalışılıyor. Siyasi iktidarın gerçeğin topluma ulaşmasını engelleme çabalarına ve gençleri kendi elleriyle gütme isteğine izin vermememiz lazım. Hükümetin şu son bir ayda durmadan tekrar ettiği bir konudan da bahsetmek isterim. Erdoğan, “Önümüzdeki günlerde Meclis’imizin takdirine sunacağımız Anayasa değişikliği teklifimizi, bu yönde atılmış önemli bir adım olarak görüyoruz. Bu değişiklik önerisiyle bir yandan başörtü meselesine anayasal güvence kazandırırken diğer yandan da sapkın akımlar tarafından giderek daha fazla tehdit edilen aile müessesesini korumayı hedefliyoruz” dedi. Tek bir olumlu vaadi olmayan rejim toplumu kin ve nefret söylemleriyle kutuplaştırıyor. Olmayan bir düşman yaratarak ve insanların manevi duygularını sömürerek bir saldırı başlatıyor.
Emekçi gençlik olarak herkesin hak ve özgürlüklerinin tanınması gerektiğini düşünüyoruz. Dil, din, ulus, cinsiyet her türlü yapay ayrımı bir kenara koymalı ve işçi sınıfının saflarında birleşmeliyiz. Birlik ve dayanışma ile tek yürek ve tek ağızdan emekçileri bölüp parçalayanlara karşı ses çıkarma vakti gelmiştir.