
23 Kasımda akşam saatlerinde ABD’nin Virginia eyaletine bağlı Chesapeake kasabasında bulunan Walmart Mağazasında vardiya sorumlusu amir, işçilerin dinlenme odasına girerek ateş açtı. 6 kişiyi öldüren, 6 kişiyi de yaralayan amir, orada intihar etti. Ölenler arasında 16 yaşında bir genç de var. Bu olaydan birkaç gün önce yine ABD’de Colorado eyaletindeki LGBT bireylerin gittiği bir gece kulübüne silahlı bir kişi tarafından ateş açılmış, 5 kişi ölmüş, 17 kişi yaralanmıştı. ABD’den “ne oluyor bu insanlara, insanlık nereye gidiyor?” sorularını sorduran bu tarz saldırı haberleri sıklıkla geliyor.
Bu tür saldırırlar sadece ABD’de de yaşanmıyor. Ekim ayında Tayland’da eski bir polis bir kreşe silahlı saldırı düzenlemiş ve aralarında hamile bir öğretmenin ve 2 yaşında bir çocuğun olduğu 23’ü çocuk 38 kişiyi öldürmüştü. Saldırgan daha sonra evine gidip eşi ve çocuğunu da öldürüp intihar etmişti. İnsanların canice katledilmesi sadece bu örneklerle de sınırlı değil. Hastasına hayat vermeye çalışırken öldürülen sağlık çalışanları, istenilen şarkıyı çalmadığı için vahşice öldürülen müzisyenler, sokaklarda, evlerde öldürülen kadınlar, dövülerek öldürülen, yakılan, ulaşmak istedikleri ülkelerden itildikleri için boğulan göçmen işçiler veya dövülerek öldürülen hayvanlar…
Bütün bu yaşananları insanların kötü, psikolojisi bozuk, uyuşturucu bağımlısı, vicdanını kaybetmiş olmasına bağlamak işin kolay yanı. İnsanları bu derece çıldırtan, gözünü döndüren, cinneti körükleyen sebepler yok mu? Kapitalist sistemde tepede bir avuç sömürücü asalak servetlerini attırmak, güçlerini korumak, düzenlerini devam ettirmek için her türlü kötülüğün altını döşüyor. Artık yaşlanmış ve çürümüş kapitalist sistem insanlığa hiçbir şey vermediği gibi yaşama sevincini de tüketiyor. Derinleşen yoksulluk, çıkışsızlık, yalnızlık, gelecek kaygısı insan ilişkilerini ve toplumsal ilişkileri yozlaştırıyor. Milliyetçiliği körüklüyor, sürekli düşman algısı yaratarak insanların birbirine güven duygusunu zedeliyor. Erkeği kadına, çocuğu ana babaya düşman ediyor. Kısacık ömründe biraz mutluluk ve huzur arayan emekçiler bunu bulamadıklarında, her defasında kapitalizmin yalanlarına tosladıklarında; kendilerinden, hayattan, sevgiden, paylaşımdan daha çok uzaklaşıyorlar. Yaşadıkları zorlu koşullar karşısında tutunamayan, düzenin psikolojilerini bozarak hasta ettiği bu insanlar, bazen en yakınlarına, bazen hiç tanımadıkları insanlara saldırıyorlar.
Kapitalist sistemin efendileri döktükleri tüm timsah gözyaşlarına karşın üzerinden semirdikleri bu sistemin yarattığı zebanilere karşı da herhangi bir önlem almıyorlar. Tersine, bütün bu katliamlarla beslenen güvensizlik duygusunu, korkuyu emekçileri sindirmek için kullanıyorlar. Türkiye’de egemenlerin çok sevdiği tabirle sözde “Aileyi Koruma” yasasında olduğu gibi… Toplumsal bir hassasiyet yarat, sonra bu hassasiyeti kullanarak düşman yarat. İktidarın ekonomik ve siyasi tercihlerinden kaynaklanan ve aileyi asıl olarak parçalayan yoksulluğun, yoksunluğun, güvencesizliğin, gelecek kaygısının üstünü de bununla ört! Ne kadına, ne çocuğa, ne göçmene, ne de işçiye şiddeti engelle hatta yeni şiddet alanları yarat!
ABD Başkanı Biden, Walmart mağazasındaki saldırıyı “korkunç ve anlamsız şiddet eylemi” diye tanımlamış. Ardından da bireysel silahsızlanmaya karşı bugüne kadar verilen en büyük mücadeleyi verdiklerini ama bunun yetersiz olduğunu, daha büyük adımlar atmaları gerektiğini söylemiş. Atmaları gereken adım, insanı insanlıktan çıkaran kapitalist sistemleriyle birlikte defolup gitmeleri ama bunu kendileri yapmayacaklar, biz onların düzenini yıktığımızda bu mümkün olacak! Örgütlü işçi sınıfı, tüm kurumlarıyla topyekûn kapitalizmi tarihin çöplüğüne yolladığında insanlık akla, huzura ve aydınlık günlere kavuşacak.